20 Mart 2009 Cuma

Ezilen Kim?

“mes que un clup”. Ne demek? Katalan dilinde “bir kulüpten öte”. Ne için söylenmiş? Katalunya’nın en önemli gücü F.C Barcelona için, amblemlerine koyulacak kadar da ciddi bir şekilde hemde... Hani yüz on bin adetiyle Dünya üzerinde en çok resmi üyesi bulunan, bunun dışında milyonlarca hayranıyla belki de gezegenin en “karizmatik” kulüplerinin başında gelen F.C Barcelona için...
Peki Barcelona neden bir kulüpten daha öte? Barcelona’nın kulüpten öte olması neden insanları cezbeder? Ya da etmeli midir? Tüm bunların yanıtını almak ciddi sosyolojik analizler gerektirir bu kesin. Kesin olmayan tarafı F.C Barcelona ile Barcelona arasındaki farkın insanlar tarafından ne kadar bilindiğidir. Son yıllarda özellikle ülkemizde de hasıl olmuş durumda olan F.C Barcelona hayranlığının bakış açısı değerlendirildiğinde çok büyük farklılıklarla karşılaşıyoruz. Bir Katalan ile bir Türk’ün ya da bir Meksikalı’nın aynı pencereden bakması imkansızdır. Zaten Katalan gözlüğünü takmaya ve olaylara onlar gibi bakmaya kalkarsak muhtemelen millet olarak F.C Barcelona düşmanı olmamız olasıdır.
Bizim için F.C Barcelona tarihten beri Dünya üzerinde en iyi futbolu oynayan, en büyük yıldızlara ev sahipliği yapan, kısacası büyük kulüp olma özelliği olan ve bunu İspanya’nın kalbine yani Madrid ve kralın takımına karşı bir mücadele içinde gerçekleştiren savaşçılardır. Ezilendirler, sömürülendirler, Katalan halkının yılmaz savaşçılardırlar vs. vs. gibi bir çok çekici ama suni sıfatı barındırırlar. İşte tüm bu ana tablo Barça hayranlığının sebebi niteliğindedir. Bizim açımızdan bakınca tabii...
Olaya bir İspanyol ya da Katalan vatandaşının gözüyle bakmak yerine detaylarıyla incelemek daha mantıklıdır. Bunun için de öncelikle bu hep duyduğumuz Katalunya neresidir? Katalan ne demektir? Amaçları nedir onları iredelemek sağlıklı sonuçlar verebilir.
Katalunya İspanya’nın kuzey doğusunda Fransa’nın az bir kısmını da içine alan bölgeye deniyor. Başkenti Barcelona. Aslında tüm kalbi de orası. İspanya üniter bir devlet yapısını benimsemiş olsa da on yedi adet özerk yerel yönetimi var. Bu yönetimlerin içinde sadece Katalunya biraz daha “ekstra” tabir edebileceğimiz haklara sahip. Ayrıca sadece Katalunya özerk bir yönetim gibi değil, bir devlet gibi hareket ediyor. Kendi bayrağını, kendi dilini, kendi marşını kullanıyor hatta bunun dışındakilerin kullanılmasına izin vermeyecek kadar da muhafazakar davranıyor. Eksik olan ve şu anda şiddetle talep ettikleri ise vergilerden daha fazla pay alabilmek. Yani bir devletin genel geliri olan vergi gelirine sahip olabilmek. Bunun bir adım ötesi düzenli ordu ve sonrası da Katalunya ulus devleti. Silahlı bir orduları yok ama savaşçı güçleri var. O da tahmin edileceği üzere yeşil sahaları savaş meydanından farksız gören F.C Barcelona’nın ta kendisi. Evet Katalanlar Barça’ya bizim sempati duyduğumuz şekilde yaklaşmıyorlar onlar için F.C Barcelona Katalunya’nın simgesi, Dünya’ya Katalan ismini duyurabilmesi için bir araç, bir basamak, belki de dayanaktır. Katalanların amacı F.C Barcelona’nın spor için sportif başarı kazanması değil, siyasi arenada yapamadıklarını hepimizin gözü önünde cereyan eden yeşil saha mücadelelerini kullanarak yapabilmesidir. F.C Barcelona bir reklamdır, bir simgedir hatta siyasi bir simgedir. Futbolun sadece futbol olmadığının bol miktarda zikredildiği bir dönemde F.C Barcelona bunun en güzel, belki de en acı örneğidir. Güzeldir çünkü gerçekten de sadece futbol değildir. Acıdır çünkü bizim gibi futbolu futbol için seven bir çok memleket güzel futbol, büyük yıldızlar masalıyla kandırlmaktadır. Biz ki spor tarihimizin hiç bir döneminde siyasi sebeplerle takım tutmamış bir millet olarak F.C Barcelona’yı siyasi sebeplerinden dolayı değil olsa olsa, Maradona’dan, Romario’dan, Ronaldinho’dan dolayı sevmişizdir.
İlla da ezilen ve sömürülen Katalunya’nın kalesi Barça! gözüyle olayı görmek isteyenler Katalanlar’ın tarihine kısaca göz atmalılardır. Tarihçi Halil İnalcık’ın bilgilendirmesine başvurduğmuzda ilk İspanya-Türk ilişkilerindeki gerilmenin sebebinin Katalanlar’ın Balkanlardaki yurt arayışı olduğunu görürüz . Henüz Roma imparatorluğu döneminde bölgeye gelen göçebe Katalanlar Roma saflarında yer alarak Karesi beyliğine karşı savaşmış daha sonra Romalılar’dan istedikleri çıkarları sağlayamayınca Türk tarafına geçmiş. Osmanlı beyliğinin egemenliğinden sonra da Çanakkale, Ege ve Atina’da konuşlanarak buraları yurt edinmeye çalışmışlardır. Osmanlı beyliği hükümdarı Orhan bey’in “kaypak” kavim olarak değerlendirdiği Katalanlar eğer Kuzey Ege’den kovulmasalardı belki bugün Anadolu toparaklarında bağımsızlık mücadelesi veriyor olacaklardı... İşte burada merak edilen soru şudur; F.C Barcelona ülkemiz sınırları içindeki bir Katalan oluşumunun takımı olsaydı bazılarının gözünde yine bu kadar karizmatik olabilecek miydi? Ezilen, sömürülen Katlunya’nın takımı denilebilecek miydi? Aslında varsayım üzerine konuşmak anlamsız. Ortadoğu’nun belli bölgesinde kurulacak belli bir takımın aynı şartlarda nasıl karşılanacağı aşikardır. Düşüncesi bile verilecek tepkileri hissetirebilir...
Bu bağlamda Katalanlar’ın yıllarca dillerine doladıkları “General Franco diktatörlüğünün baskısı” yine ezilmiş gözükebilmek uğruna yapılan çığırtkanlıktan öteye gidemez. Dikatatörlüğü asla ve asla tasvip etmesek de bir devlet hükümdarının ülkesi toprakları dahilinde doğmaya çalışan yeni bir devlete karşı çıkması kimse tarafında eleştirilemez. Hele ki nice dikatatörün kanlı savaşlara sebep olduğu Avrupa’da, Franco’nun hiç bir şekilde kan akıtmadan uygulamaya çalıştığı dil yasağı çok da anormal değildir. Faşist diktataörlükten bahseden Katalanlar’ın birgün bağımsız bir ülke olduklarında nasıl milliyetçi, hatta değme milletlerden faşist olacaklarını anlamak için Katalanca değil de İspanyolca sipariş verildiği için yemek verilmeyen restoranların bulunduğu bir toplum olduklarını anlatmak yeterlidir(turistler için geçerli değildir bu uygulama, çünkü turizm İspanyol hükümetine karşı en büyük kozudur Katalanlar’ın, kaybetmeyi göze alamaycakları tek şeydir). Zira dikatatörlük yıkılır yıkılmaz 1978 yılında yeniden şekillenen İspanya anayasası Katalunya’ya özerk yönetim hakkı vererek zaten İspanyol demokrasinin yeterince adil olduğunu ıspatlamıştır. Ancak el-kol kaptırma mantığını burada su yüzüne çıkaran Katalanlar bu tarihten itibaren sistemli bir şekilde ezilmiş millet politikası güderek yeni haklar elde etmişler ve işi en sonunda kendi kazandıkları vergilere dokunulmamasına kadar getirmişlerdir ki İspanya parlamentosu bunu dahi belli sınırlar içinde gerçekleştirmek için oylamaya gidecektir...
Katalanlar tüm bunları yaparken dayanak olarak ülkede ki bir başka ayrılıkçı etnik grup olan Basklar’ı örnek gösteriyor. Basklar’ın İspanya’yı kana bulayan terör örgütü ETA’nın icraatlarının arkasına sığınarak, ellerine silah almadıkları ve demokratik yollardan haklarını aradıklarını söyleyebilecek kadar da cüretkar olabiliyorlar. Bunu söyleyenin F.C Barcelona’nın unutulmaz kaptanlarından ve yeni teknik direktörü Guardiola olduğunu söylemek kimseyi şaşırtmaz sanırım. Açıklaması aynen şu: “Biz Katalan halkı için mücadelemizi bazıları gibi şehirleri terörize ederek değil, futbol sahalarında savaşarak gösteriyoruz” Yani “futbol” F.C Barcelona’nın savaşı!

Zaten F.C Barcelona 1899 yılında kurulurken de amaç hiç şüphesiz futbolun yanında bir ulusun temsilcisi olmaktı. Bugün F.C Barcelona başkanı resmi olmasa da Katalunya Cumhurbaşkanı saylıyorsa. Hatta bu başkan “Katalunya’nın ilk resmi Cumhurbaşkanı olmak hayatımın amacıdır” diyorsa, F.C Barcelona’nın her maçında, Katalan bayrakları sallanıp, Katalan milli marşı çalınıyorsa, Katalan olmayan insanlar takım kaptanı yapılmıyorsa, “Barcelona is not Spain”(Barcelona İspanya değildir) pankartı her maçta tribünlerde yerini alıyorsa. (ki bu pankartın neden çok sevdikleri ve yıllarca uğruna mücadele ettikleri dilleri Katalanca olarak değil de İngilizce olduğu bir çok şeyi açıklar). Bu iş gerçekten de futbolla alakalı değildir. Söylenen de çok doğrudur; Evet F.C Barcelona bir kulüpten öte! Biz pembe futbol gözlüklerimizle Maradonalar’ın, Cruyfflar’ın, Ronaldinholar’ın ve Camp Nou semalarında oynanan muhteşem futbolun keyfini çıkaralım gerisi gerçekten de bize göre değil...

10 yorum:

  1. Çok nefis bir yazı, zevkle okudum. Ellerine sağlık. Sanırım müptelası olacağım bir blog olacak burası.

    Bence yazının en can alıcı sorusu "F.C Barcelona ülkemiz sınırları içindeki bir Katalan oluşumunun takımı olsaydı bazılarının gözünde yine bu kadar karizmatik olabilecek miydi?"

    Bütün dünya için öyle olacağı açık ancak bizim için olmayacağı kesin. Bu soru futbol dışında siyaset ve dış politikamız için bile çok manidar bir soru. Türk dış politikası bazen kendi iç dinamiklerini unutup öylesine hatalar yapıyor ki bu sorunun önemi heralde en çok bizlerin üzerinde düşünmesi gereken bir hal alıyor.

    Benim bu konuda fikrim ise şudur; bizim ülkemizde da ayrılıkçı öğeler olması, dünyada haklarını arayan tüm halkları tü kaka yapmaz, yapmamalı.

    Her vakanın kendi içinde değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum. İspanya'da Katalanlar haksız, Britanya'da İrlanda'lılar haklı olabilir veya tam tersi. Türkiye'nin üniter bütünlüğüne inanıyoruz diye Sudan'ın üniter bütünlüğüni desteklemli miliyz? Sudan'ın binlerce insan katletmesini kabul etmeli miyiz?

    Daha fazla siyasete girmeden şunu söylemek isterim ki Dünya'daki tüm ayrlıkçı hareketlerin ana nedeni ekonomik nedenlerdir, pastanın bölünememsidir. İspanya'da da öyledir; Katalanlar İspanya vergisinin %40'nı yaratıp bunun nerdeyse 4'te birini geri almayı kabul edememektedirler. Sonuç olarak büyüyen ekonomik kriz ile küçülen pastalar tüm dünyada hareketli günlerin bizi beklediğini gösteriyor, kim bilir belki de ekonomik krizin III. Dünya savaşını doğuracağını tahminleyen siyaset bilimcileri haklı çıkar.

    YanıtlaSil
  2. işin siyasi boyutuna fazla girmek değil aslında amacım. Yazıda tamamen F.C Barcelona'nın aslen "f.c" kısmından uzak bir amaç güttüğünü anlatmaktı. Bize güzel futbol masalı uydurmalarının sebebi de budur zaten dikkatimizi çekebilmek.

    Ancak yorumunda bir kısım özellikle dikkatimi çekti, değinmeden geçemeyeceğim. Burada amaç ülkedeki ayrılıkçı hareketten yola çıkıp diğer ülkelerdeki ayrılıkçı hareketlere tu kaka demek "TAM" olarak değil. Sudan'ın, Ruanda'nın Kuzey Kore'nin politikalarını elbette desteklemiyoruz, fakat İspanya gibi bir ülkede General Franco'nun asla bildiğimiz şekilde kan dökmeden ülkecek hassas olunan bir konuda katı davranarak dil yasağı koymuş olması çok doğaldır. 2009 yılında bazı gerçekleri kabul ettiğimizi düşünürsek İspanya zaten bu konuda bizden 30 yıl kadar önde...

    Son kısımdaki ekonomik nedenlere ise katılmamak mümkün değil. Fakat Avrupa'nın en güçlü ülkelerinden birinin sınırlarında barınıp, o ülkenin ordusundan, dış siyasetinden, pasaportundan faydalanıp sonra da sana ben vergi kazandırıyorum paramı ver demek biraz denge unsurundan yoksun bir harekettir. Olmaz ya eğer ki bir gün İspanya al o toprakları çık git bayrağımın altından derse Katalanlar'a o zaman görmek isteriz kendilerini...

    Her neyse dediğim gibi sonuç olarak yazı Barcelona F.C idi Onların seveni İspanya dışında çok fazla. Ülkemizde de öyle. O yüzden istedim ki insanlar biraz olsun gerçekleri görebilsinler ve güzel futbol, büyük stad, karizmatik kulüp masalına kanmasınlar...

    YanıtlaSil
  3. İyi hoşda kardeşim, ben bordo mavi sevgimden Barca derim beni mazur gör....

    YanıtlaSil
  4. "Katalan olmayan insanlar takım kaptan yapılmıyorsa...."

    http://lh3.ggpht.com/_wGEaJKSxejU/SZhVGVRF0vI/AAAAAAAADSA/_SjRstjvDeY/TEAM.jpg (Figo)

    http://mediaserver.adevarul.es/media/adevarul-es/images/2009/07/31/13373-0-popescu_barcelona_cupa.jpg (Popescu)


    http://farm3.static.flickr.com/2553/4086714127_e45caa721a.jpg (Maradona)

    http://www.habervesaire.com/site_media/uploads/2008/03/19/n_f_c_barcelona_johan_cruyff-20.jpg (Cruyff)

    YanıtlaSil
  5. Dotum yorum için teşekkürler.
    Figo sonrası alınan bir karardır. Özellikle halk tarafından kesinlikle istenmemektedir.

    YanıtlaSil
  6. Ben de barça'ya eskiden Cruyff, Maradona, Popescu, Hagi, Zubizaretta ve Messi nedeniyle sempati duyuyordum. Ancak gerek geçen sezonki en başarılı sezondan sonra takımda ayakların yerden kesilmesi (bu nedenle hocasını sevmesem de dün akşam inter'i destekledim), gerekse temsil ettikleri tarihte devamlı isyan çıkaran bir millet olmasından dolayı artık barcelona'dan soğudum.

    katalanlar devamlı isyan çıaran bir millettir dedim ya. neden ? katalanlar 13. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar sicilya, güney italya, sardinya, balear adaları, murcia yakınlarına kadar ispanya'nın doğu kıyıları, provence, kısa bir süre korsika'yı yönetmilerdir. hatta osmanlılar tarafından türkiye'den sürüldükten sonra 1311'de fransızlar'ın 1204'te 4. haçlı seferinden sonra kurduğu atina düklüğü'nü ele geçirmiş ve 77 yıl burayı yönetmişlerdir.

    Katalonya, aslen 1469'da Kastilya'yla evlilikle birleşerek İspanya'yı oluşturan Aragon'la 1137'la birleşen Barcelona Kontluğu'ydu. Burası birleşme sonrası özel ayrıcalıklar kazansa da buranın halkı İspanya'nın Fransa ve Felemenk Cumhuriyeti'ne karşı savaştığı 30 Yıl Savaşları'nda 1640 Mayıs'ında isyan ederek Fransa'nın yanında savaşmış ve 1641-1652 arasında burası Fransız işgaline girmiştir. Sonunda 1659'da imzalanan Pireneler Barışı'yla Katalonya'nın kuzeydoğusunu oluşturan Roussillon (Fransızların 1652'den beri çekilmedikleri Katalan bölgesi, bugün Pyrénées-Orientales ili) Fransa'ya verildi.

    Katalonya, 1700'de Habsburg hanedanı mensubu kral 2. Carlos'un ölümüyle çıkan İspanya Veraset Savaşı'nda tahta aday olan Avusturya Kralı 6. Karl'ı destekleyince 1714'te özerkliği iptal edilmiştir. Burası 1931'de yeniden özerk olsa da huzursuzluk dinmemiş ve İspanya İç Savaşı'ndan sonra 1939-1978 arası buranın özerliği iptal edilmiştir.

    Burada konuşulan dil, İspanyolca'yla aynı kökenden geldiği halde daha az Arap ve daha fazla Fransa tesirinde kaldığı için bu dilden ayrışmaktır. Buradaki yönetimin amacı İspanya'dan tamamen bağımsız olmaktır. Eğer bağımsızlık gerçekleşirse ayrılıkçı hareket İspanya'daki Katalanca'nın konuşulduğu Balear Adaları, Valencia Bölgesi, Aragon Bölgesi'ndeki küçük bir bölge ve Murcia'daki Carche bölgesine ve Kuzey Katalonya olarak bilinen Roussillon'a sıçraması kaçınılmaz olur ki bu da İspanya ve Fransa için müdahele sebebi olur ve İspanya ve Fransa'nın garantörüğünde 1278'den beri süren Andorra Prensliği varlığını kaybedebilir olası bir hengamede.

    YanıtlaSil
  7. Ben bu konu ile ilgili pek çok yazı okudum. Bir kere Franco'nun yaptıkları hiçbir şekilde kabul edilemez. Fakat yazının belli bölümlerine de size hak vermedim değil. Tabi ekonomik olarak İspan'ya nın %25 ini taşımaları, ve İspanya'nın her yıl bunun %10 unu alması da Katalanlar'ı biraz da haklı gösteriyor. Açıklarsanız sevinirim.

    YanıtlaSil
  8. Merhaba,
    Yazınızı okudum ancak sizin gibi düşünmediğimi belirteyim. Yorumlarda hak verdiğim ve doğruladığım kısımlar var.
    Öncelikle bu durumda kendi penceremizden bakamayız. İspanya, özellikle 1300'lü yıllardan itibaren güçlü bir biçimde özerk yönetimleri benimsemiştir.
    Katalonya'nın o zamanlardan gelen özerkliği söz konusudur ki, 14. yüzyılda Avrupa medeniyetlerine kıyasla en ileri anayasal sisteme sahiptir. Ekonomik açıdan da iyi teşkilatlanmış, Venedik ve Cenova ile yarışır seviyededirler. İlerleyen zamanlarda ne yazık ki, muhafazakar müdahalelere göğüs geremediler ve ekonomik güçleri tabiri caizse ellerinden alındı.
    Özellikle ekonomik soyguna maruz kaldılar.
    Tekrar gelişmiş bir iktisadi yapıya kavuştular, ancak bu seferde Franco hükümeti tarafından kültürel hakları ellerinden alındı, sürgünlere yollandılar, dağıtılmaya çalışıldılar.
    Burada bir şeyi vurgulamak istiyorum. Tüm bunlara rağmen Fransız Devrimi ve Napolyon Savaşlarında ülkelerini askeri açıdan savundular. Kabul edilemez ki gelip geçen hükümetler tarafından politik ve ekonomik bir kışkırtma malzemesi olarak kullanıldılar.
    Katalanların tarihi çok eskilere dayanır. Geçmişlerinden ders çıkardılar. Faşizme isyan ettiler. Onların milliyetçiliği bölgeseldir, birleştiricidir. Bask bölgesinin ayrılıkçı tavırlarına ve ETA'nın desteklenmesine karşıdır.
    Onlara göre Katalanlık bir ırk olmayıp, bölgesel bir kültürel birikimdir. Katalanlaşma ise; orta sınıfın modernleşmesi, toplumsal uyumunun sağlanmasıdır. Katalonya ana yurt, İspanya ise siyasi idare şeklidir.
    Özerk yönetimler arasında her bakımdan en zengini Katalonya'dır ve bugün hala özerk iseler özellikle ekonomik güçlerinden ötürüdür.
    Özellikle II. Dünya Savaşı sıralarındaki Nasyonel Sosyalizm işkencesinden sonra tüm Avrupa milliyetçilikten uzaklaşmış, daha sosyal bir tutum içine girmiştir. Ki, Franco hükümetinden sonraki İspanya'da da bunun izleri görülür. O tarihlerden itibaren Katalanlar sol görüşleri ile dikkat çekmektedirler. Bu görüş akımı çerçevesinde "bağımsızlık" çabaları olmasına rağmen, şu acı gerçeği de çok iyi biliyorlar ki bu ütopik bir düşüncedir.
    F.C. Barcelona onların mücadele alanıdır. Bask yönetimi gibi terör örgütünü desteklemektense, daha ılımlı yaklaşım ile sempati kazanıp "sadece" kültürel haklarını koruma tercihinde bulunuyorlar.
    Son verirken şunları da ekleyeyim, ülkemizde de futbol takımlarının ve taraftarlarının siyasi bir yönü vardır. Sadece Avrupa ülkelerine nazaran daha yüzeyseldir.

    YanıtlaSil
  9. Merhaba,
    Yazınızı okudum ancak sizin gibi düşünmediğimi belirteyim. Yorumlarda hak verdiğim ve doğruladığım kısımlar var.
    Öncelikle bu durumda kendi penceremizden bakamayız. İspanya, özellikle 1300'lü yıllardan itibaren güçlü bir biçimde özerk yönetimleri benimsemiştir.
    Katalonya'nın o zamanlardan gelen özerkliği söz konusudur ki, 14. yüzyılda Avrupa medeniyetlerine kıyasla en ileri anayasal sisteme sahiptir. Ekonomik açıdan da iyi teşkilatlanmış, Venedik ve Cenova ile yarışır seviyededirler. İlerleyen zamanlarda ne yazık ki, muhafazakar müdahalelere göğüs geremediler ve ekonomik güçleri tabiri caizse ellerinden alındı.
    Özellikle ekonomik soyguna maruz kaldılar.
    Tekrar gelişmiş bir iktisadi yapıya kavuştular, ancak bu seferde Franco hükümeti tarafından kültürel hakları ellerinden alındı, sürgünlere yollandılar, dağıtılmaya çalışıldılar.
    Burada bir şeyi vurgulamak istiyorum. Tüm bunlara rağmen Fransız Devrimi ve Napolyon Savaşlarında ülkelerini askeri açıdan savundular. Kabul edilemez ki gelip geçen hükümetler tarafından politik ve ekonomik bir kışkırtma malzemesi olarak kullanıldılar.
    Katalanların tarihi çok eskilere dayanır. Geçmişlerinden ders çıkardılar. Faşizme isyan ettiler. Onların milliyetçiliği bölgeseldir, birleştiricidir. Bask bölgesinin ayrılıkçı tavırlarına ve ETA'nın desteklenmesine karşıdır.
    Onlara göre Katalanlık bir ırk olmayıp, bölgesel bir kültürel birikimdir. Katalanlaşma ise; orta sınıfın modernleşmesi, toplumsal uyumunun sağlanmasıdır. Katalonya ana yurt, İspanya ise siyasi idare şeklidir.
    Özerk yönetimler arasında her bakımdan en zengini Katalonya'dır ve bugün hala özerk iseler özellikle ekonomik güçlerinden ötürüdür.
    Özellikle II. Dünya Savaşı sıralarındaki Nasyonel Sosyalizm işkencesinden sonra tüm Avrupa milliyetçilikten uzaklaşmış, daha sosyal bir tutum içine girmiştir. Ki, Franco hükümetinden sonraki İspanya'da da bunun izleri görülür. O tarihlerden itibaren Katalanlar sol görüşleri ile dikkat çekmektedirler. Bu görüş akımı çerçevesinde "bağımsızlık" çabaları olmasına rağmen, şu acı gerçeği de çok iyi biliyorlar ki bu ütopik bir düşüncedir.
    F.C. Barcelona onların mücadele alanıdır. Bask yönetimi gibi terör örgütünü desteklemektense, daha ılımlı yaklaşım ile sempati kazanıp "sadece" kültürel haklarını koruma tercihinde bulunuyorlar.
    Son verirken şunları da ekleyeyim, ülkemizde de futbol takımlarının ve taraftarlarının siyasi bir yönü vardır. Sadece Avrupa ülkelerine nazaran daha yüzeyseldir.

    YanıtlaSil