21 Temmuz 2009 Salı

Mehmet Demirkol!

Ben bu vatandaşı ilk defa 2002 Dünya Kupası münasebetiyle Kore ve Japonya'da yaşadıklarını Radikal gazetesi için gün gün kaleme aldığı ve daha sonra kitaplaştırdığı müthiş güzel yazılarla tanıdım. Kitabı okurken aldığım keyifin yanında bol bol da kıskandım kendisini. Kafasına göre akredite olup gittiği maçlar, seyahat yazarlarnınkini aratmayacak derecede enteresan yol hikayeler, süper diyaloglar vs. vs.. Velhasıl herkesin okumasını salık verebileceğim bir kitap gayet keyifli...



Bu, Mehmet Demirkol ismini ilk duyduğum dönemdi. Daha sonraları Radikal Futbol sayesinde falan devem ettirdik ama o kitap bir milattı. Dolayısıyla kafamda hep o sevimli yazılarıyla kalmıştı. Zamanla işleri büyütü kendisi. Hıncal Uluç'un elinden tutmasıyla da zirve yaptı bir nevi. Hatta Ukuç'un anlatımıyla sadece dost sofrası olarak bilinen bir ritüele bile dahil edilmişti. Bir dönem 90 dakika programına da çıkıyordu abileriyle. Sonra ne olduysa Hıncal Uluç ile araları açıldı, birbirlerine zehir zemberek yazılar yazdılar köşelerinden okuduk ettik sonra ne oldu bilmiyorum. Uluç'un deyimiyle kendi sayesinde girdiği Milliyet'te devam ediyor Demirkol. Bir de malumunuz TRT'de pazar akşamları yaptığı program var...


İyi eğitimli, kültürlü, kafası çalışan bir insan portresi çiziyor Demirkol her defasında. Anlatmak istediği şeyleri ifade ediş biçimi insanda güven duygusu yaratıyor, çünkü kendinden emin, takılmadan ağır ağır anlatıyor. "Bu anlattığı kesin doğrudur" diyordur Demirkol'u dinleyen her kimse...


Galatasaray Liseli buna mukabil, okuldan tüyecek, deplasmana gidip olay yapacak derecede fanatik Fenerbahçeli... Fakat bunu hiç söylemiyor, asla Fenerbahçe yazarı değil, her devrin adamı derler ya işte onun gibi her takımın adamı. "Genel futbol yorumcusu" payesi aldığına inanmasından mütevellit her takımı eleştirme hakkına da sahip. Onu bu manada ukala bulanlar var, doğrudur yanlıştır bilemem ama ben pek ukala bulmuyorum...


Ancak yetersiz ve yersiz buluyorum. Mehmet Demirkol'un futbol bilgisini sonuna kadar sorgulamak istiyorum. Futbol bilgisinden kasıt, saha içindeki dizilişten taktikten teknikten ibaret değil bunların da dahil olduğu genel bir bilgi darağacı bahsettiğim. Örnedğin futbol endüstrsi hakkında bildiklerinin son derece sınırlı olduğuna inanıyorum. Ha kalkıp birisi ya da kendisi tersini bana idda ederse o zaman üzülerek Mehmet Bey'i açık açık taraf tutmakla, belli takımların düşmalığını yapma popülistliğine bulaşmakla itham edeceğim...


Geçtiğimiz yıl ligin son 3 ya da 4 haftası sanırım. Demirkol'a karşı yıllar önce duyduğum sempati nötr bir duruma dönüşmüş, müspet-menfi bir düşüncem yok kendisiyle ilgili öyle bir dönem yani... Ligin o haftasına Beşiktaş liderliği ele geçirmiş kalan hafta maçları için TRT' de yorumlar yapılıyor. Görünen Beşiktaş'ın yakaldığı avantajı sonuna kadar götürüp şampiyon olacağı yönünde. Futbol ulemaları yayında başlıyorlar görüşlerini aktarmaya. Demirkol öyle konuşmalar, öyle açıklamalr yapıyor ki önce kulaklarıma sonra onu yorumlayan beynime inanamıyorum! Beşiktaş'ın son üç haftada alacağı sonuçlarla ligi ancak 2. bitirebileceğini hatta 3. dahi olabileceğini belirtiyor.(bu arada mağlubiyet sayısını da vermişti ama unuttum ancak, Beşiktaş'ın 3. olmasına yetecek derecede sanırım 2 mağlubiyet, 1 beraberlik tarzı bir tahmindi)


Programı babamla izlerken birbirimizin suratına bakıyoruz başlıyoruz gülmeye. Neye güldüğümüz belli değil ama... Babam muhtemelen "ne salak adam, bu söylediği mümkün olabilir mi hiç" diye düşünürken, ben ne zeki adam zamanı ve mekanı ne kadar iyi biliyor diye gülüyorum. Velhasıl herkes değişik sebeplerden de olsa gülüyor Mehmet Demirkol'a, çünkü söylediği şey an basitinden komik. Fakat benim babamla aramda bir fark var, ben Demirkol'u iyi tanıyorum. Yani bu adam asla ve asla salak değil. Tam tersine gayet akıllı ve de zeki, peki neden bu tahminleri yapıyor? Düşünmek lazım...
Her neyse sonuçlar Demirkol'un tahmin(umut) ettiği gibi olmuyor ve Beşiktaş şampiyon oluyor. Geçiliyor yeni sezona. Malum hemen transfer dönemi başlıyor. Demirkol bu defa yaz programı münasebetiyle NTV SPOR'da Fuat Akdağ ile program yapıyor. Transferler birbiri ardına ortaya çıkıyor, Beşiktaş medya tarafından en pasif, gerçekte en gerekli ve olumlu transferleri yaparken yer zaman mükemmelliği konusunda rakip tanımayan Demirkol, Ferrari transferinin yapıldığı dönemlerde ortaya çıkan bol fikir ve yorum ortamının arkasına geçip başlıyor Beşiktaş'a ve Ferrari'ye sallamaya. Fakat söylemiştim çok zeki... Vurduğu yer aslında tam belaltı. Ferrari'nin bugüne kadar sağdan sola, soldan sağa bonservissiz gittiğini nasıl oluyor da Beşiktaş'ın o kadar para ödeyip transfer ettiğini sorgulamaya başlıyor. Devamında ise sürekli olarak bir Ferrari kötülemesi var. Gören görmeyen Demirkol 5 yıldır birebir Ferrari'yi izliyor... Her neyse Ferrari'nin iyiliğini tartışmayacağım ancak sayın Demirkol'u müthiş zeki şekilde bu transferi insanlara lanse edişini bir güzel anlatacağım.

Demirkol'un demesine göre Ferrari'ye bugüne kadar bonservis verilmemiş ancak Beşiktaş'a gelirken çok para ödenmiş, ne özelliği varmış? vs. vs. Mehmet bey, siz bu piyasayı ve transfer kriterlerini muhtemelen benim bildiğimden defalarca iyi biliyorsunuz. Ferrari Roma'ya giderken elbette bonservissiz gider, çünkü o takım Roma. Roma'ya kalkıp bu adamın bonservisi 4 milyon derseniz Roma o adamı almaz, çünkü elinde çok daha iyileri zaten vardır. Takımlar arasındaki kalite farkının doğurduğu bu fiyat uçurumlarını sizin bilmemeniz ne kadar enteresan?


Bugün Schevchenko'ya major kulüplerden biri 15 milyon Euro bonservis öder mi? Ödemez. Fakat Türkiye'den bir kulüp ödeyebilir. Bunun Ferrari transferindeki durumdan ne farkı var? Sizin gibi Avrupa ve Türkiye'deki farklılığı gayet net bilen bir kişinin bu farkı bilememesi ne kadar ilginç? Ferrari transferini her fırsatta üzerine basa basa detaylarıyla örnekleyip ya diğer takımlarda da var tabii diyerek o "diğer" takımları şöööyle bir es geçmenizi sizi izleyenler yer mi? Özer Hurmacı+Mehmet Topuz'un 20 milyon Euro'ya mal edilmesi sizi hiç mi rahatsız etmedi sayın Demirkol, neden bu kadar dile getirmediniz bu paraları? Yoksa jargona uyup, nasılsa sesi çıkmaz tepkisi azdır diyerek Beşiktaş'a sallamak daha mı kolay geldi? Bu konudaki eleştirilerinizi Fenerbahçe'nin daha önceleri minicik bonservislerle transfer edilmiş yeni Brezilyalılar'ı için de yapmanızı temenni ediyorum

Ulema'nın son bombası dün gece denk geldiğim programda patladı ve kendisi yine Ferrari'yi anamadan edemedi ve dedi ki Ferrari'yi Youla'ya sorun!!! Peki sayın Demirkol Servet'i, Lugano'yu da soralım mı Youla'ya? Yoksa Ferrari'yi bir de Del Piero'ya mı sormak gerekli.(bu yılki juve-genoa maçlarını bi izleseydiniz keşke bir zahmet, belki de izlediniz?).


Neyse, Ferrari'yi Youla'ya soracağız size söz veriyorum da sayın Demirkol, sizi kime soralım?

6 yorum:

  1. Mükemmel olmuş... Her satırını imzalıyorum...

    YanıtlaSil
  2. Demirkol'un söylemek istediği, takımlarımızın ortalama futbolcular için -maddi manevi- bu kadar özveri gösterecek yerde, bu çabayı futbolcu yetiştirmeye harcayıp büyük klüplere satmak yolunu tercih etmeleri gerektiği. Ferrari bir örnektir sadece.
    Bu şekilde gidersek takımlarımız için kaçınılmaz çünkü.
    Evet Roma bu adam için sözleme fesih tazminatı ödemez diyorsunuz; peki bizim takımlar niye ödüyor? Roma'dan daha çok gelirleri olduğu için mi?
    Evet pahalı birkaç oyuncu alabilirsiniz, ama bunu yaparken de stratejik bir seçim yapmalısınız. Beşiktaş bu konuda hiç değil, iyi olsa şimdi elinden çıkarmak için uğraştığı futbolcuya geçen sene o kadar para harcamazdı.
    Not: Beşiktaşlıyım.

    YanıtlaSil
  3. Demirkol bu söylediğiniz sebeplerden dolayı(alt yapı-yetiştirdiğin topçunun satılması) Ferrari transferini eleştiriyorsa bence bu da bir hata. İkisi farklı şeyler. Bizim yetiştiridğimiz topçunun kendini geliştirememesi, vizyonunun dar olması gibi sorunları var. Bu bambaşka bir tartışma konusu.

    Bizim takımlarımız Roma'dan daha çok geliri olduğu için ödemiyor bu paraları, Roma'ya bir çok anlamda daha geride olduğumuz için ödüyor. Çünkü serbest kalan bir Ferrari'ye hem Roma, hem Beşiktaş teklifte bulunduğunda adam doğal olarak Roma'yı seçiyor. Sen de bu takımların önüne geçebilmek ve bu adamlara sahip olmak için bonservis ödeyerek alma yoluna gidiyorsun. Bu çok doğal bir sonuç.

    Beşiktaş'ın transfer konusunda yaptığı hatalardan dolayı muzdarip olduğu konusunda hem fikirim sizinle. Ancak bu Beşiktaş'a özgü değil. Josicolar, Maldonadolar, Linderothlar, Bouzitler'de hatalı transferdi, Diatta'nın onda biri kadar konuşulmadı.

    YanıtlaSil
  4. Siz sanirim Mehmet Demirkol'un artik sadece Besiktas ile ilgili yazdiklarini okuyorsunuz. Ozellikle Mehmet Topuz ile ilgili yazilarini hic okumamisa benziyorsunuz. Bence tekrar bi uzerinden gecin soyle bir arsivin. Cok geriye de gitmeye gerek yok hani...

    YanıtlaSil
  5. eveeeet tesadüfen bu gün bu yazıyı okuyorum da yani 10 aralık 2014 tarihi ve sayın demirkola olan hayranlığım bir kat daha artıyor daha bu gün haberi geçti ntv spor da syn demirkolun avaz avaz bağırarak yapmayın beyler diyerek yaptığı ferrari yorumlarına ve haberlerine tepki gösteren hatta ve hatta küfür eden hakaret eden arkadaşlar daha bu gün ntv sporda beşiktaşın oynamadan hatta ve hatta kadrosunda bile olmayan en çok kazanan oyuncusu bilin bakalım kim tabiki ferrari hatta bir bilgi daha son 5 taksidi kalmış ferrarinin bu günden itibaren yani heralde bir vakit daha ferrari oynamadan en çok para alanlar listesinde kalacak alkışlar syn demirkola

    YanıtlaSil
  6. Omer bey yorumunuz icin tesekkurler,

    Ancak yazidaki icerik biraz farkli. Ferrari'nin transfer edilme bicimi kontrat detaylari ve gonderilisi bu yaziya konu degil. Bunlar benim de bir Besiktasli olarak cok elestirdigim seylerdi.

    Demirkol'un da bunlardan haberdar olarak Ferrari transferini elstirdigini dusunmuyorum. Elstiri penceresi ve mantigi yukarda zaten yazili kendisi yavas yavas daha az kaale alinan spor yazarlari statüsüne geciyor zaten.

    YanıtlaSil