28 Temmuz 2009 Salı

Ulemadan inciler-2



Aslında ikinci posta diye başlık attım ama bu konuda son defa yazacağım. Geçen yazımda da bahsetmiştim, ben Mehmet Demirkol'u okumaktan ciddi anlamda zevk alan bir futbolseveri(di)m, İletişim yayınlarının Türk futbol tarihinin en efsane yazılarını bir araya getirdiği "Dünya Kupası" isimli kitapta yazdığı Alman güzellemesinden tutun daha önce bahsettiğim kupa yazıları konulu kitabına kadar ince ince okudum. Hem de birkaç kez...

Şimdi kendisinin öle halim selim bir okuyucusu sıfatıyla diyorum ki, benim bildiğim Mehmet Demirkol bu değil. Ayağı yere sağlam basan, anlattığını, yazdığını insanlara inandırma garantisi veren havasından artık çok uzak. Bilmiyorum belki de alaturka yazarlıktan sıyrılmanın bedelleridir, ama artık çok net bir konu var ki Mehmet Demirkol soyadı gibi sert olamıyor, yazısındaki "ben dedim kardeşim" tavrı kayboldu.

Bunun sebeplerini aslında uzun uzun anlatmaya gerek yok. O havayı kaybettiğini kendisi de farkettiğinden dolayı farklılık yaratma amaçlı yorumlara daha fazla yer vermeye başladı. Fakat farklılık yaratmak için uğraşırken açık konuşacağım eline yüzüne bulaştırdı herşeyi.

Ferrari eleştirisiyle çıktığı yol o kadar gereksiz ve anlamsızdı ki aldığı tepkileri kendi vicdan muhasebesinde de doğru bulmuş olacak ki "Ben size Macaristan'ı yenemezsiniz demedim" minvalinden yazılar yazamadı. Olayın üzerine gitmedi, Fenerbahçe transferlerine yöneldi. İlk evvela "iyi seçenekler" başlığıyla Fener'in yeni transferlerinin takıma olacak olan katkısına ve alternatifli kadroya değindi hatta,

"Santos, Konfederasyon Kupası’nda vasatın oldukça üstünde bir performans çizdi. Hızlı, ayaklarına hakim, cüretkar bir oyuncu. Hücum yönünün savunmasından çok daha parlak olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Güiza ve Alex’in oyununu dripling ve koşularla tamamlama ve üçgeni oluşturma konusunda Uğur’dan daha teknik bir tercih olacaktır. Ancak fazlasıyla Brezilya stili oynaması nedeniyle, Avrupa futbolunun özellikle sertliği ve temposuna uyum sağlaması ve oyun devamlılığına kavuşması için süreye ihtiyacı olabilir. Bu yönde kendisini tamamlaması gerekiyor.
Sonuç olarak Fenerbahçeliler ismi büyük oyuncuları bekliyor olsalar da, Güney Amerika’dan getirilebilecek iyi seçeneklerden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.


diyerek bir nevi yeni transferleri çok beğendiğini, Brezilya'dan alınabilecek en iyi seçenekler olduğunu belirtti.

İşte tam da bu yazı tepkilerin odak nokası oldu. Olması da gayet normaldi, zira o derece bir Ferrari kötülemesinden sonra yazılan bu yazı zaten hali hazırda verilmek içinde elde beklenen "Fenerbahçeli yazar" yaftasını yapıştırdı boynuna. Ben yukarıda belirttiğim vicdan muhasebesini bu dönemde yaptığına inanıyorum zira bugün yazdığı yazı tam da "bakın fenerbahçe yazarı değilim, istediğim zaman onları da eleştiririm" yazısı. Başlığa bakarmısınız;(Fenerbahçe'nin yeni transferlerini kastederek) "Bu para etmez" popülizm değil de nedir? Bu para etmeyeceğini söylediği oyuncular, bir önceki yazısında Brezilya'dan alınan en iyi seçenekler dediği Cristian ve Dos Santos. Diyor ki Demirkol;

"Andre dos Santos’un bilinen bir önceki bonservis ücreti 400 bin euro. Cristian Baroni’nin 350 bin. Bundan önceki kulüplerinden aldıkları yıllık ücretlerse bu rakamların da altında...
Bu rakamlar yüzde yüz doğru olmayabilir. Çünkü Brezilya’da da bizimkine benzer şeffaflıktan uzak bir ekonomik hal mevcut. Ama üç aşağı beş yukarı rakam bu... Onun da ötesinde Dos Santos’un bonservisi kaç kişinin elinde, Fenerbahçe verdiği parayla 26 yaşındaki oyuncunun bonservisinin kaçta kaçına sahip oldu, bunları çok bilmiyoruz.
Bildiğimiz şu. Bu iki oyuncu, hem maaş hem de bundan önceki bonservislerinin 10 ila 20 katı fazla paraya transfer edildi. Zaten açıklamaları da dürüstçe bu yönde: “Öyle bir teklif geldi ki, hayır diyemezdik!"


Eh be birader bu yazı oldu mu şimdi? Durumu kurtarmak için baltayı resmen taşa vurmuşssun. Maddelerle açıkliym.

*Önceden bonservisi düşük olan bir oyuncuya zaman geçtikçe fazla bonservis ödenmesi kadar doğal ne olabilir? Cristiano Ronaldo için İspanyol bir spor yazarı "bu adamın bir önceki bonservisi 15 milyon euro idi şimdi bilmem kaç katına transfer ettik" dese, sana ne derece mantıklı gelir?

*Eskiden yüksek olan bonservisi ucuza almak daha "rahatsız" edici bir durum değil midir? Bu durum onun kalitesinin düştüğünü gösteren dinamiklerden biridir değil mi?

*Peki Dos Santos'un bonservisi 400 bin euro iken tam da senin bir önceki yazında bahsettiğin gibi Konfederasyon kupasında "vasatın çok üzerinde"(ki bu iyi oynadı demek) perfromans göstermesi fiyat artışı için gayet doğal bir sebep değil midir?

*Güney Amerika'dan senin tabirinle "alınabilecek iyi seçenek"in fiyatı bir önceki transferine göre yüksek olması çok mu anormal? Sonuçta oralardan adam getirebilmek belli maliyetler gerektirmiyor mu?

Mehmet Demirkol bence kaş yaparken göz çıkartan bir yazı yazmış. Yani şu iki yazısını yan yana koymasını, Ferrari için yazdıklarını ve söylediklerini toparlamasını ve benim gibi onlarca insandan gelen şikayetleri bir araya koyup tekrar bir vicdan muhasebesi yapsın ancak bu muhasebeyi yaptığı dönemde mümkünse yazı yazmaya ara versin, zira yazdığı yazılar öğle yemeğine çıkmadan 10 dakika önce başlanmış ve arkadaşlarının "mehmeett yemeğe çıkıyoruz" diye seslenmesiyle "bitiriyorum abi iki dakka bekleyin" sözleri sonunda toparlanmış havası veriyor.

Bu yazıdıklarımı nasıl algılayacağını bilemem, ancak şunu söylemek istiyorum bunu sadece spor sevgisi yüzünden yazı yazan bir "eski" okurunun serzenişi olarak algılasın. Almanya'dan teyzesinin getirdiği kramponlar üzerine yazılmış o müthiş yazıyı bugün yazılan elli tane Mehmet Demirkol makalesine değişmem. O amatör ruhu yeniden yakalaması dileğiyle...

1 yorum:

  1. çok haklısın.zaten brezilya'da hiçbir kulüp birkaç milyon dolar vererek oyuncu transfer etmiyor.ya kendi alt yapılarından yetiştiryorlar ya da 200-300 bin dolar gibi rakamlarla ufak takımlardan alıyorlar.dünyaya yılda binlerce futbolcu ihraç ediyorlar.brezilya ekonomisi resmen böyle dönüyor.tabi mehmet demirkol bunları bilmeyecek kadar da futbola ilgisiz değil.

    YanıtlaSil