8 Mayıs 2009 Cuma

Yanlışları ile Galatasaray!

Birşeyleri istemek için önce birşeyler yapmış olmak lazım. Ben bu söze çok inanırım, yani gökten inmeyecektir beklenenler, bizim de yukarı doğru bir adım atmamız gerekir.

Kulüplerimiz maalesef bu zihniyeti edinmemekte sonuna kadar direniyorlar. Bizim amacımız belli; Her 3. Dünya ülkesinin futbol anlayışı gibi alt yapı, hazırlık, alışma, gelişme, tecrübe kazanma kavramlarının alayına gider yapıp kısa zamanda başarı odaklı bir vaziyet bizimkisi.

Sezon başından beri gördük sırasıyla Beşiktaş, Galatasaray ve Trabzonspor hoca gönderdi. Fenerbahçe göndermedi, göndermedi de ne yaptı? Arkasında mı durdu? Hayır. Sezon sonunda onlar da yollayacaklar. Yani yok birbirimizden farkımız. İşin enteresan tarafı bu takımlar ligin ilk altısının beş tanesi!

Dediğim gibi hepsi birbirinin aynı lakin Galatasaray'ı belli sebeplerden az da olsa kayırasım var. Hepimizin malumu Herr Skibbe aldığı başarısız(!) sonuçların ardından gönderildi takımdan. Gönderildiği hafta Galatasaray Kocaelispor'a 5-2 mağlup olmuştu, fakat şampiyonluk yarışının tam da göbeğindeydi, UEFA kupasında 3. turdaydı ve Bordeaux ile deplasmanda 0-0 berabere kalarak avantajla dönmüştü Fransa'dan.
Fakat yönetim hocaya daha fazla katlanamayacağına inanarak hemen maçın ertesinde fesh etti sözleşmeyi. Skibbe en azından Bordeaux maçında takımımın başında olayım dediyse de "olmaz!" emri verildi yukarılardan. Peki dedi hiç değilse müsaade edin de vedalaşayım oyuncularımla bir toplantı yapalım. Neyseki ona izin verildi ve Michael Skibbe apar topar yollandığı takımını son defa topladı. Detayını bilmem ama o toplantı da çok topçunun gözünün dolduğu söyleniyor, zira Florya sakinleri Skibbe'yi çok seviyorlardı. Bunu sağdan soldan çok duymuştum da Hakan Şükür söylediğinde iyice inanmıştım. Bir abi kardeş ilişkisi vardı oyuncularla aralarında. İkinci Bordeaux maçının hemen ertesinde Ayhan ve Arda'nın turu ona hediye etmelerinden ve onun da bu turda hakkı vardır kelamlarından belliydi zaten.

Sonuç olarak olan oldu taraftarın tepkisi Skibbe gönderilerek yatıştırıldı. Öyle ya yönetimin istifa edecek hali yoktu, e topçuları da gönderemezlerdi tek suçlu olan hocaya verildi yol!
Olabildiğince hızlı hoca arayışına girildi ve çok da üzerinde düşünülmeden Polat'ın tek başına kararı ve konuşmasıyla camianın asla hayır diyemeyeceği kulübün cesur yüreği Bülent Kormaz getirildi takımın başına. Valla sizi bilmem ama Bülent imza atarken aklıma Rıza Çalımbay, Oğuz Çetin, Rıdvan Dilmen falan geliyordu. Biz bu filmi görmüştük, aslında yönetim de görmüştü de popülizm ve günü kurtarma anlayışı adına bulunmaz nimetti Bülent Korkmaz.

Cesur yürek adım atar atmaz Ali Sami Yen'e bir gümbürtüdür koptu. Pankartlar asıldı, tribünler adını haykırdı vs. Yönetimin planı tutmuştu, ilk dalga atlatılmıştı. Bülent'in geçmiş teknik direktörlük maceraları unutulmuştu çoktan. Galatasaray gibi büyük bir takımın başına kurtarıcı olarak gelen isim henüz hocalık kariyerinde yarım adım dahi atamamış Bülent Korkmaz ise biraz düşünmek gerekliydi ama maalesef kimse düşünmedi. Sadece bir Beşiktaşlı arkadaşım Bülent imza atar atmaz mesaj çekmişti bana "Galatasaray'da çekildi şampiyonluk yarışından" diye!

Burada yazık edilen takım taklavattan ziyade Bülent Korkmazın ta kendisi aslında. Böyle büyük bir baskı, bu alanda tecrübesi yerlerde olan bir insana verilince sonuçlar hiç de olumlu olmadı tam da düşündüğüm gibi.

Aslında hep iddia ettim Galatasaray'ın kadro kalitesi bırakın Süper Lig'i, UEFA kupasında bile hiç bir takımda bulunmuyordu. Özellikle Lincoln-Kewell-Arda-Baros dörtlüsünün "top oynadığı" herhangi bir maçı Galatasaray'ın almama şansı yok gibiydi. Şimdi kimse kalkıp sakatlıklar falan demesin bana. Tamam etkisi mutlaka olmuştur ama Galatasaray'ın el altından hep gıpta ettiğim bir ruhu var. Koyduğunuz her oyuncu 10 yıldır orda oynuyormuş havasında mücadele ediyor. Yani koca Galatasaray bir Servet yüzünden mi buralara kadar geriledi?

Lincoln'un kaybedilmesinde kendi sorumsuzluğunun, Baros'un performansının düşmesinde kendine bakmamasının, Arda'nın hababam ceza almasında da yine kendi şahsının hatası vardır mutlaka. Her sene görmekten bıktığımız Fener maçı görüntülerinin de sorumlusu sadece taraftardır zaten. Yönetim ve teknik kadro bunuları asla engelleyemezdi! Şimdi soruyorum; Skibbe gitmemiş olsaydı görüntü bundan daha mı kötü olurdu? Bence olmazdı, sizce de olmazdı muhtemelen. Zaten kimsenin Skibbe ile bir derdi yoktu da işte...

Herkes şapkasını önüne alıp düşünsün derler ya, bence Galatasaray taraftarı bunu harbiden yapsın. Yönetimi demiyorum çünkü onlar herşeyin zaten farkında. Şimdi tırım tırım hoca arıyorlar ki yeni sezona onunla başlasınlar. Olan Bülent Korkmaz'a, gül gibi kadroya ve de nihayetinde taraftara oldu, yazık.

1 yorum:

  1. ben skibbe'yi ve onun hücumcu futbolunu severdim:(..inanıyordum ona,ve hiç gitsin istememiştim

    YanıtlaSil