Neyseki son dönemde bu sıkıntılar bitti de nispeten başarılı olabiliyor oyuncularımız oralarda... Tugay ile başlayan istikrarlı Avrupalılık, Nihat ve muhtemelen Tuncay ile devam edecek gibi.
Uzun etmiym benim derdim Avrupa'da oynayan Türk futbolcusunun tarihi ile. Bir kaç ay önce iş dönüşü akşam saatlerinde spor radyolarından birini dinliyorum. Galatasaraylı programcı ile, radyoyu her açtığımda abartısız her programda karşıma çıkan yayın yönetmeni etiketli kişi ikili bir program yapıyorlar. Konu, Avrupa'da forma giymiş Türk futbolcuları. Önce günümüz futbolcularından bahsedip yukarda saydığım yurtdışında başarısız oluş hikayelerini anlattılar, hemen ardından da örnek olsun diyerek geçmişte yurt dışında forma giyen Türk büyüklerinden.
Abiler perdeyi Can Bartu'dan açtılar, Metin Oktay'dan devam ettirdiler. Efendim ilkleri hatırlamak lazımmış, onların bizi oralarda nasıl temsil ettiklerini bizim futbolcularımıza anlatmalıymışız, Bartu'nun sinyor lakabını nasıl aldığını özümsemeliymişiz vs. vs.
Aslında ilk etapta bakıldığında hepsi doğru, sonuçta bizi oralarda temsil etmiş olan önemli insanlardan bahsediyorlar. Fakat ben programı "tamam şimdi söylerler/söyleyecekler" hevesiyle dinliyorum. Zira Metin Oktay ve Can Bartu haricinde kimseden bahsetmediler henüz. Israrla beklediğim bir isim var, ama yok spor yorumcusu abiler Fenerbahçeli ve Galatasaraylı iki isimin dışına çıkmıyorlar ve yaklaşık 15 dakika sadece onlar üzerine konuşuyorlar. Ben sinirleniyorum, kendilerine ulaşmak için telefona sarılıyorum, sinirle telefon açacam diye kaza tehlikeleri atlatıyorum vs. ama bir türlü ulaşıp Şükrü Gülesin'i unuttunuz mu? Yoksa tanımıyor musunuz diyemiyorum.
Olsun eve gider gitmez oturuyorum bilgisayarın başına döşeniyorum bir mail. aynen şöyle;
"Sayın....
3. Aralık Çarşamba akşamı saat 19.30 sularında arabada giderken radyonuzu dinlemekte idim. Bir beyefendi ile yaptığınız programda(inanın isimini hatırlamıyorum) konu Avrupa’ya giden futbolcularımız ve yaptıkları ile ilgiliydi... Yeni dönem ihraç topçularımız hakkında konuşuldu ve onlara örnek olarak üzerine basarak Can Bartu ve Metin Oktay verildi. Özellikle Can Bartu’nun bir milad olduğu ve başarılarının ne kadar önemli olduğu konuşuldu. Bütün bunları dinlerken hayrete düşmedim desem yeridir. Şimdi söylerler-söyleyecekler heyecanıyla dinlediğim ama bir türlü zikretmediğiniz o ismi ben size bu satırlardan hatırlatmak istiyorum. “Şükrü GÜLESİN”... Bu yanlışlığı ya da unutmuş olmayı rahmetli Şükrü Gülesin ve tüm Beşiktaşlılar adına düzeltmenizi ve yayında bildirmenizi rica ederim"
Aradaki boşluklu bölümde Şükrü Gülesin'in aşağıda bahsedeceğim özelliklerini anlattım ve şöyle bir cevap aldım;
"Fuat bey
Bilgilendirmeyi .... ile paylaşıyorum
önümüzdeki programda gereğini yapacaktır"
Bilgilendirmeyi .... ile paylaşıyorum
önümüzdeki programda gereğini yapacaktır"
Önümüzdeki programı dinledim fakat gereğinin yapıldığına şahit olamadım. Her neyse, zaten konuyu bu radyo programıyla sınırlandırmak değil amacım. Sadece bu tip reyting sahibi spor yayınlarında dahi önemsenmeyen bu konunun futbol severler tarafından unutulması, değerlerimizin unutulması anlamına geldiğini hatırlatmak istemiştim.
Şükrü Gülesin'in Can Bartu ve Metin Oktay'dan tam 10 yıl önce İtalya'ya gittiğini belirterek başlamak istiyorum. Yani Avrupa'da forma giyen oyuncularımızın milatlarından biri belki de ilkidir kendisi.
Aslında en önemli konu, ilk olması önderliği değil İtalya'da yaptıkları. Beşiktaş'ta forma giydiği 10 yılın ardından gittiği Palermo'da(ki daha sonra Metin Oktay'ın gittiği takımdır) 28 maçta 13 gol atıyor. Oynadığı futbol ve müthiş tekniği ile İtalya'nın gözde yabancıları arasına giren Şükrü bir sezon sonra Lazio'ya transfer oluyor ve orada da 29 maçta 16 gol atıyor. Yani neredeyse 2 maçta 1 gol! Özellikle kornerden atabildiği goller ile ünleniyor Şükrü. Bu performansı İtalya ligi gol krallığında iddialı bir yerde olması ve Lazio tarihinin en çok gol atan futbolcuları listesine girmesi için yeterli bir sebep.
Bu tarihten sonra Laziolular ve İtalyan futbol severler tapıyorlar Şükrü'ye. Lazio kulübünün girişindeki onur listesine ismi yazılıyor ve bugün hala sergileniyor. Hakkında onlarca yazı yazılıyor ve neredeyse ağlanıyor Türkiye'ye döndüğünde. Sadece Şükrü'yü izlemek için İstanbul'a gelen İtalyan futbolseverler mevcut o dönemde. Ancak aynen şimdi olduğu gibi o dönemde de ülke sathında gereken ilgiye nail olamıyor maalesef...
Bir spor yazarı büyüğümüz televizyonda anlatmıştı, 2006 Dünya Kupası için gittikleri Almanya'da bir restoranda oturuyorlar bir kaç arkadaş. Konuşmalar ilerlerken Türk olduklarını anlayan bir İtalyan yanlarına yaklaşıyor, önce milliyetlerinden emin olup, başlıyor Şükrü'yü anlatmaya! Ben Lazio taraftarıyım diyor, yaşı bana yakın herkes çok iyi bilir Şükrü'yü. Bizim gazeteci abi şaşkınlığını üzerinden atınca bizim ülkemizde maalesef sizdeki kadar iyi tanınmıyor kendisi diyor.
O gün o radyo programını dinlerken bu konuşma geldi aklıma ve ne kadar doğru olduğunu örneğiyle anladım. Anlamayanlar için basit bir örnekleme de ben yapiym, bu; Şükrü Gülesin'in İtalyanca Wikipedia biyografisi, bu Rusça, bu da Türkçe. Aradaki farkları siz bulun!
Yabancıların bize bizden daha fazla değer verdiğine bir kez daha şahit oluyoruz ve üzülüyoruz.
Eklemeden geçemeyeceğim, üzerine basarak söylüyorum; Sadece giyim kuşamındaki düzgünlük ve beyefendiliği nedeniyle(oynadığı futbol için değil) Sinyor lakabını alan Can Bartu ile Palermo'da oynadığı yarım sezonda 3 gol atabilen ve hemen sezon sonunda geri dönen Metin Oktay karşısında Şükrü Gülesin'in onların onda biri saygı görmesi açıkçası Türk futbolunun bir ayıbıdır...
Ellerine sağlık, çok güzel yazı fakat bir yere takıldım..
YanıtlaSilRadyonun ve cevaplayanların tam isimlerini vermemenin sebebi nedir acaba ?
Taksim teşekkürler,
YanıtlaSilradyonun ve ilgili kişilerin isimlerini vermememin nedeni, konunun direkt onlarla ilgili olmayışıydı. O konuyu sadece çok ciddi bir örnek teşkil etmesi sebebiyle açtım. Dolayısıyla gereksiz yere o insanları da polemik konusu etmek istemedim.
E zaten topu topu 2 tane ulusal spor radyosu, bunların da her programda hazır ve nazır bulunan bir yayın yönetmeni var. Aşağaı yukarı tahmin etmişinizdir. İstersen özelden mesaj da atabilirim.
Fakat dediğim gibi konu kişilerden ziyade, vahametiyle ünlenmeli...
Bunda anlaşılmayacak bir şey yok. Şükrü Gülesin yanlış takımdan transfer olmuş da ondan. Forması renkli bir takımdan İtalya'ya gitseydi yere göğe sığdıramazdı bizim tarafsız(!) basın.
YanıtlaSilBundan birkaç hafta önce etrafımdaki çoğu insan Trabzon olmasın, Sivas olmasın, Beşiktaş şampiyon olsun derken şimdi biz mutlu sona yaklaştıkça hepsi BJK düşmanı oluverdi. Biz bu ülkenin üvey takımıyız galiba...
Şükrü Gülesin'in bu tip konularda yeterince hakkının verilmediği doğru da buna vurgu yaparken başkalarının hakkını da yemeye gerek yok. Ben de üstüne basarak söyleyeyim, bir futbolcuya güzel giyiniyor diye sinyor lakabının takılmış olması, oynadığı futbolla iz bırakmadığı anlamına gelmez. Can Bartu'nun İtalya'da hala ne kadar itibar gördüğünü aynı anlattığın "beş arkadaş bir yerde oturuyorlarmış" diye başlayan bir çok hikayeden hepimiz biliyoruz. Kaldı ki Can için altın tepside servis yapan türk de derdi italyan gazeteleri.O da italyada 7 sene kaldı fiorentinayla uefa finali oynadı lazioya transfer oldu vs. Şükrü Gülesin büyüktür ama Can'ın futbolu da güzel giyinmesinden ötürü aldığı lakaptan önce gelir heralde.
YanıtlaSilBir de unutmadan, Şükrü 29 maçta 16 gol atmış, nasıl maç başına nerdeyse 2 gol oluyor anlamadım. Nerdeyse 2 maçta bir gol diyecekti desem, o da çok anormal bir istatistik değil, hani ünlemler falan koyacak kadar. Umarım bu yazıyı Şükrü'nün maç başına nerdeyse 2 gol attığını düşündüğün için böyle yazmamışındır :)
Korhan,
YanıtlaSilOynadığı futbolla iz bırakmadı demiyorum burada dikkat edersen. Anlatmak istediğim bilinenin aksine Can Bartu'nun "Sinyor" lakabını oynadığı toptan dolayı almamış olduğuydu. Yaratılan gündem Can'ın çok iyi futbol oynadığından sebep bu lakabı almış alması ki yanlıştır.
Ayrıca 5 arkadaş bir yerlerde oturuyormuş hikayeleri bugün İtalya'ya gidip 1-2 sezon top oynamış hemen hemen herkes için anlatılabilir ben çok önemli olduğunu düşünmüyorum.
Ama eğer ki Lazio kulübü bünyesinde bulundurduğu iki Türk futbolcudan sadece Şükrü'nün adını kulübün şeref defterine ve Lazio tarihine iz bırakan yabancı oyuncular listesine koyup kulüp girişine asıyorsa ve bunu Can'ın Şükrü'den 3 sene daha fazla o formayı giymiş olmasına rağmen yapıyorsa arada ciddi bir fark var demektir.
Zaten yazının anafikri de bu iki oyuncunun arasındaki başarı farkına rağmen ülke sınırlarında gördükleri negatif saygı farkıdır. Can'ın da İtalya da 7 değil 6 sene oynadığını hatırlatarak son söylediğin konuyu yanıtliym,
Evet o konuyu 2 maçta bir gol olarak yazacaktım, yanlış yazmışım şimdi düzeltiyorum. Ünlem, soru işareti vs. şeklinde bilimum noktalamaları kullanarak hemde.
Sen yanlış anladın heralde Bank Asya gol kralından değil, İtalya liginde her 2 maçta 1 gol atan bir Türk futbolcusundan bahsediyoruz. 100 küsür yıllık futbol tarihinde kaç adam bunu başardı da, başaran tek adamın bunu yapmasını ünlemlerle karşılamayacağım? Cidden merak ettim.
Ligimizde bile forvet oyuncularının yakalayamadığı ortalamayı İtalya Serie A'da yakalayabilmiş tek Türk futbolcusu bu. Yeterince ünlemi hakediyor sanırım :)
en güzel otobiyografisini de italyanca wikipedia yapmış:)
YanıtlaSil70lerde ve 80lerde, Altan Erbulak ile Şükrü Gülesin'in, Molekül ve Şükrü Enişte köşesi vardı Milliyet'te.O dönemin gazetelerini gün gün inceleme fırsatı bulmuş biri olarak şöyle söyleyebilirim, türk basınının tarihindeki en kaliteli ve eğlenceli köşelerden biriydi.
YanıtlaSilŞükrü Gülesin insanlığıyla, centilmenliğiyle ve renkli kişiliğiyle de iz bırakmıştır ülkede, nur içinde yatsın.
http://jesusalmeyda.blogspot.com/2009/01/serie-ann-turkleri.html
YanıtlaSilÖzellikle Palermo'da bir Türk takıntısı varmış o dönemler.
Okumuştum bu yazını,
YanıtlaSilSicilyalılar da çok normal insanlar değil ondandır :)
bir futbolcunun italya gibi futbol endrüstisi yüksek olan bir ülkede sadece şık giyindiği için 6 sene futbol oynadığını ima etmek futbol cehaletinden başka ne ile adlandırılır.rahmetli şükrü gülesin fenerbahçe li idi ve fenerbahçe de forma giyemediği için üzgün olduğunu her fırsatta dost toplantılarında dile getirmiştir.
YanıtlaSilSayın adsız,
YanıtlaSilyazıyı;
"bir ülkede sadece şık giyindiği için 6 sene futbol oynadığını ima etmek" şeklinde algılamak ne cehaletidir acep? Yukarıda bir arkadaş daha sormuş açıklamışım. Bir kez de size açıkliym.
Yazılan, Can Bartu'nun Sinyor lakabı alması le ilgili. Türkiye'de bu lakabın ona oynadığı güzel futboldan dolayı verildiği kanısı var ki bu yanlış bir düşünce. Can Bartu'nun bu lakabı alma sebebi çok şık giyinmesiydi.
Şimdi burdan şık giyindiği için 6 yıl futbol oynamış anlamı çıkartmak önemli bir yeti ister...
Rahmetli Gülesin Fenerbahçeli olabilir. Bu başka bir konu ama Beşiktaşlı Şükrü olarak bilinir bu da farklı bir konu. Keşke Fenerbahçe forması giyseydi, en azından bugün hakettiği yerde oabilirdi belki...