2 Mayıs 2009 Cumartesi

Derby Della Lanterna; Genoa-Sampdoria

Ülkemizde oynanan futbolun ekol sahibi olamamasının oluşturduğu beyhude serzenişleri, hatta neye benzediğine bile karar vermekte çektiğimiz güçlükleri artık bir kenara bırakmak gerekli. Çünkü bizim futbolumuz maalesef, henüz ne olduğu belli olmayan, Avrupa’nın her ekolüne yakın olmaya çalışıp aslında olabildiğine uzak olan bir tarzda... Avrupa’ya yakın olduğumuz futbolun yan kollarından biri hep atlanıyor aslında; Taraftarlık ve taraftar kültürü... Bunu Avrupa geneliyle değil ülke bazlı değerlendirmek daha sağlıklı. Zira İngiltere’deki organizasyonla İspanya veya İtalya’yı karşılaştırmak asla doğru olmaz. Biz ruh halimizle, takım sevgimizle, stadyumlardaki anarşi ortamının gelişiminden, taraftar örgütlenmelerinin hiyerarşisine kadar İtalyan taraftar yapılanmalarına çok yakınız. Bunda Akdenizliliğin payının yüzde otuzlarda kaldığını söylemeliyim. Benzerliğin asıl nedeni, grupların bulunduğu sosyal sınıfların getirdiği aidiyet duygusunun stadyumlarda sınıf farkı gözetmeksizin tatmin edilmesidir. Benzer düşünce tarzından yola çıkarak benzer reaksiyonlar göstermeleri de bundandır. Dolayısıyla değişik kültüre sahip ülkelerde insanların derbilere bakış açılarında mutlaka farklılıklar olacaktır. Örneğin İtalya’da ki en büyük derbi hangisidir? Sorusuna bir İngiliz, takımların büyüklüğünden ve mazilerinden dem vurarak Milan-İnter cevabı verecektir. Aynı soruya bir İspanyol’un Roma-Lazio demesi de şaşırtıcı değildir çünkü en çok ünlenmiş mücadeledir başkent derbisi. Bu soruyu bir İtalyan’a sorarsanız beklediğiniz cevaplardan birini alamayacağınızı söylemeliyim. Çünkü İtalyanlar sorunun içeriğini direkt şiddet ve bunun doğurduğu sonuçlarla ilişkilendirerek ülkenin kuzey batısındaki Genoa şehrini ve Sampdoria ile Genoa takımlarının arasındaki mücadeleyi işaret ederler. Tıpkı bir Yunanlı’ya, Türk’e ya da Polonyalı’ya bu derbi portrelerinin içeriklerini anlatıp aynı cevabı alacağımız gibi...

İtalya’da derbi dendiğinde ilk akla gelen maçlardan biridir “Derby Della Lanterna”. “En” sıfatı alacaksa önemli veya büyük yerine şiddetli denmesi tercih nedenidir şehir sakinleri tarafından. Bir liman kenti olan Genoa’yı paylaşan iki kulüp, şehrin iki tarafı olarak, paylaşamadıkları herşeyi de şehrin caddelerinde, sokaklarında çoklukla da ortak olan tek varlıkları olan güzeller güzeli Luigi Ferraris stadında paylaşmaya çalışırlar. Bu genellikle hoş olmayan enstanteleri barındıran bir paylaşım olduğundan ülke genelinde maçtan çok savaş havasının yaşandığı bir mücadeledir.

Derbi portrelerinde genel kuraldır, bir maçın tam manasıyla derbi olması için güzel sebepleri olmalıdır, futbol sahasının dışında veya içinde vuku bulmuş tarihten ileri gelen genel geçerli sebepler... İşte yukarıda bahsettiğimiz biraz daha düşük sosyal profilli mücadelelerde belli bir sebep bulunamaz. Bundan dolayı Genoa derbisinde de geçerli sebepler aramak gereksizdir. Kısaca küçük bir şehirin iki büyük takımının mücadelesi ve onlara gönül verenlerin en büyük kim iddasının geldiği noktadır bu derbi...


Sampdoria Genoa’ya göre biraz daha başarılı ve ön planda gözükse de Genoa kulübü İtalya’nın en köklü takımlarından biridir. 1893 yılında bir grup İngiliz tarafından kurulmuş. İlk ismi de Genoa Cricket & Athletic Club olmuş. İlk yıllarında sadece kriket ve atletizm üzerine faaliyetlerde bulunan Genoa, İngiliz kurucularının isteğiyle formasını da İngiliz milli takımı gibi düz beyaz giymiştir. 1897 yılında ise yine İngilizler tarafından açılan futbol şubesi, iki Torino kulübüyle birlikte İtalya’nın ilk futbol takımlarındandır. 1898 yılında ise tarihte düzenlenen ilk İtalya kupasını müzelerine götürdüler ve isimlerini bugün halen kullandıkları Genoa Cricket & Football Clup olarak değiştirdiler. Birinci Dünya savaşı bitimine kadar üst üste kazandığı şampiyonluklarla İtalya’nın en çok kupa kazanan ekibi haline geldi. Birinci Dünya Savaşına gönderdikleri oyuncularının bir çoğu savaşta hayatlarını kaybedince Genoa’da ligdeki dominasyonunu yitirmiş oldu. Şehirin en başarılı ve gözönünde takımı olmasından dolayı o yıllarda hemen hemen tüm Genoa halkının sevgisini kazandılar. İngiliz hakimiyeti de kulüp üzerinden kalkınca renklerini limanın ve denizin simgesi olan mavi ve savaşta kaybettiklerinin anısına kan krımızısı olarak değiştirdiler.

Genoa 1940’lı yıllara grafiğini iyice aşağıya çekerek gelirken, şehiri ve stadlarını paylaşacakları ezeli rakip Sampdoria bir anda ortaya çıktı. Bu ani ve spekülatif çıkış kentin çalışan kesimine hitap eden Genoa kulübünü yeterince kızdırmıştı. Çünkü Sampdoria’nın hitap ettiği kitle şehirin elit tabir edilen kısmıydı. Bunda kuruluşunun hikayesi de çok etkili tabii ki. Sampierdarenese 1895 yılında Genoa’da kurulan bir futbol kulübüydü uzun yıllar İtalya ve Kuzey liginde mücadele etti, ancak çok büyük başarılar yakalayamadı. İkinci Dünya savaşının hemen sonrasında kentin önde gelenlerinden Piero Sanguineti isimli iş adamı Sampierdarenese’nin şehrin diğer bir küçük takımı Andrea Doria ile birleşmesini teklif etti. Teklif iki taraftan birden kabul görünce Samp ve Doria isimleri birleştirilerek Sampdoria Unione Calcio isimli yeni bir kulüp kuruldu. Takımın renkleri konusunda anlaşılamayınca iki kulübünde renkleri olan mavi, beyaz, siyah ve kırmızı ortak kullanılmaya başlandı. Bu yıllar Sampdoria’nın şehirde popüler olduğu yıllardı. Özellikle kentin ileri gelenleri maç günleri toplantılar düzenliyor ve takım için yardım toplanıyordu. Sampdoria bu sebepten dolayı zengin kulübü olarak anılmaya başlandı. Bu durum kentin asıl büyük takımı Genoa’yı ve taraftarlarını çok rahatsız etti, çünkü onlar maddi imkansızlıklardan sebep Serie B nin yolunu tutmak üzerelerken kimse yardım elini uzatmamıştı... Genoa bu durumdan karlı çıktı demek çok doğru olmaz zira bütün maddi güçlerini kaybetmişlerdi fakat fakir halkın özellikle liman çalışanlarının büyük desteğini alarak ciddi bir kitleye hitap etmeye başladı. Bugün hep söylenen liman patronları Sampdorialı, işçileri ise Genoalı’dır sözü o günlerdeki bu gerçeklere dayanıyor...
İki takım ilk mücadelelerini 1946 yılında yaptılar ve bu maçı yeni kurulmuş olan Sampdoria 3-0 kazandı. Uzun süre devam edecek olan Sampdoria hakmiyetinin temeliydi aynı zamanda bu karşılaşma. Sampdoria ekonomik olarak güçlü olmanın avantajını çok iyi kullandı ve sportif anlamda hep daha başarılı oldu rakibine oranla. Özellikle 1982 yılında iş adamı Paolo Mantovani tarafından satın alınınca altın yılları da başlamış oldu. 1989 yılında kazandıkları Kupa Galipleri kupası, ardından Serie A şampiyonluğu ve takip eden sezon Wembley’de Barcelona ile oynayıp uzatmalarda kaybettikleri Şampiyonlar ligi şampiyonluğu... Sampdoria bu başarıları kutlarken Genoa Serie B ve Serie A arasında gidip geliyordu. Yakın zamanda ne ligde ne de İtalya kupasında başarı yakalayamadılar. Sadece 1991 yılında oynadıkları UEFA kupası yarı finali başarı sayılabilecek unsurlardandı.

Ancak Genoa bir türlü kazanılmayan sportif başarıları her zaman sineye çeken ve sadece sevgisini takımına yansıtan bir taraftar kitlesine sahip. Çok az bilinmesine rağmen İtalya’nın en çok taraftara sahip dördüncü kulübü. Ülke genelinde bir milyondan fazla taraftarı olduğu biliniyor. Genoa şehiri dışında özellikle Güney İtalya’da taraftarları var. Ayrıca çok başarılı bir kulüp olmamasına rağmen Amsterdam, Buenos Aires, New York ve Tokyo gibi şehirlerde yurtdışı fan kulüpleri de olan bir takım. Sadece Genoa maçlarını ünlü kuzey tribününden izlemek için şehiri ziyaret eden futbol turistlerinin sayısı hiç de az değil ayrıca... Kulüp yönetimi bu sebepten dolayı 12 numaralı formayı taraftarın olduğuna inanarak hiç bir futbolcuya giydirmiyor. Fakat Genoa seyircisi fanatizmin doruklarında gezmekten kendini alamıyor bir türlü. Şımarık tabir ettikleri bisikletçi lakabını taktıkları Sampdorialılar ise tahammül edilemezler sınıfına giriyor onlar için. 1974 yılında karşılaştıkları bir İtalya kupası maçından hemen önce Sampdoria tarafatarlarının toplu halde yemek yedikleri lokali maçtan önce basan Genoalılar Sampdoria taraftarlarından birini silahla öldürdüler onlarcasını da ağır yaralayarak tarihe “Liguria baskını” olarak geçen kanlı gecenin mimarı oldular. Bu olaydan sonra büyük cezalar alan Genoa bir çok maçı boş tribünlere oynamak zorunda kaldı. Sampdorialılar uzunca süre olayın şokundan kurtlamadılar ancak 1995 yılında bir Milan deplasmanında dövülerek öldürülen Genoa taraftarı Vincenzo Spagnolo’nun ardından, intikamımızı aldınız ve teşekkürler Milan yazılı pankartlar açtılar. Bu nefret artık kanıksanmış bir durum. Örneğin normal bir günde dahi Sampdoria kaşkoluyla liman bölgesinde gezemezssiniz, rekabet hatta düşmanlık sosyal hayatta da buram buram kokar yani...Genoa ve Sampdoria gibi sportif başarıları az olan iki kulübün rekabeti saha içinde değil maalesef sürekli olarak saha dışında sürüyor çünkü sportif rekabet yaşayacakları arenayı bulmakta zorlanıyorlar. Uzun aradan sonra bu yıl Serie A’da buluştu iki düşman kardeş. İtalya yeniden ülkenin en önemli derbilerinden birini izlemek için sabırsızlanıyor...

3 yorum:

  1. Yazı için çok teşekkürler. Dün yine kapıştılar. Ben ilk defa izledim. Özetten bile inanılmaz etkilendim.

    YanıtlaSil
  2. göztepe karşıyaka rekabetine çok benziyor. izmir derbisinde de tıpkı cenova derbisinde olduğu gibi kimin yendiğinden çok kimin dövdüğü taraftar için daha önemlidir.

    YanıtlaSil
  3. Saygılar. Gene aynı derbi. 1 sene sonraki 2. yorumum.

    YanıtlaSil