Avrupa’nın en zor ligi İtalya’da, Serie A takımlarının Kuzey ve Güney olarak ikiye ayrıldığı düşünülür... Zengin ve havalı Kuzey şehirlerinin kulüpleri ile mütevazi Güney’in takımlarının mücadeleleri hep ilgi çekmiştir. Ancak tam ortalarında bulunan bir şehir vardır. İkisine de uzak duran, Bu futbol ülkesinin, koca bir imparatorluğa isim vermiş, futbol dolu başkenti Roma...
Roma, birçok kulübe ev sahipliği yapmasına rağmen özünde iki büyük kulübü barındırır. Bunlar, İtalya’nın en başarılı kulüpleri değildir, diğer İtalyan kulüplerine göre Avrupa’da çok daha az kupaları vardır. Serie A şampiyonlukları ise hiç konuşulmaz. Saymak için bir ele ve beş parmağa bile ihtiyaç duyulmaz çünkü... Dolayısıyla ülkenin en popüler kulüpleri arasına giremezler. Zaten pek umurlarında da değildir. Bulundukları şehirdeki popülarite seviyesi onlara yetmektedir. Çünkü onlar için “İtalya” Roma’dır...
İlk maç 1927 yılında oynanır ve Roma’nın 1-0 galibiyetiyle sonuçlanır. Bu yıllarda iki kulüp arasındaki gerginlik sadece birleşmemiş olmaktan kaynaklanmaktadır. Lazio’nun birleşmeye yanaşmaması Mussolini’nin dikkatini çeker, ilk başlarda tepki gösterdiği kulübe daha sonraları sempati duymaya başlar ve destekler. Roma, bu sebepten dolayı bir çok alanda geri plana itilir. Lazio Mussolini desteği ile güçlü dönemler yaşamaktadır. İkinci dünya savaşı patlak verdiğinde Mussolini, Nazi Almanya’sı etkisinde kalan bir lider olarak savaşta Hitler’in yanında yer alır, doğal olarak Lazio’da... bu durum İtalya’da tepki toplarken, Nazi simgesi olan “SS” lakaplı tüm kulüpler bu takıyı isimlerinden atar. Tahmin edeceğimiz üzere biri hariç... “SS Lazio” her nekadar bugüne kadar inkar etse de, artık Societa Sportiva’nın yanında bir anlam daha taşımaktadır... Halkın Mussolini’ye, dolayısıyla Lazio’ya olan tepkisi Roma’yı ülkenin en çok taraftarına sahip ikinci kulübü haline getirmiştir. Dediğimiz gibi genel inanışın aksi olarak Roma, Lazio’nun ırkçı duruşuna tepkiyi bu yıllarda yaşadığı ayrıcalıklardan dolayı verir. İşçi sınıfının takımı olduğu için değil... Zaten asıl sebep siyasi çekişme olsaydı Lazio’nun ezeli rakibi Roma değil Livorno olurdu muhtemelen...
Roma, birçok kulübe ev sahipliği yapmasına rağmen özünde iki büyük kulübü barındırır. Bunlar, İtalya’nın en başarılı kulüpleri değildir, diğer İtalyan kulüplerine göre Avrupa’da çok daha az kupaları vardır. Serie A şampiyonlukları ise hiç konuşulmaz. Saymak için bir ele ve beş parmağa bile ihtiyaç duyulmaz çünkü... Dolayısıyla ülkenin en popüler kulüpleri arasına giremezler. Zaten pek umurlarında da değildir. Bulundukları şehirdeki popülarite seviyesi onlara yetmektedir. Çünkü onlar için “İtalya” Roma’dır...
"AS Roma” ve “SS Lazio” başkentte ezeli rekabet kavramını yaratan kulüplerdir. Çoğu zaman kader arkadaşı olmalarına rağmen hiç bir zaman sevemezler birbirlerini. Rekabeti yaratan unsur çok fazladır. Yaygın bir inanış olan, Lazio ırkçıdır, Roma’da, hümanist- işçi sınıfı, yaklaşımı tamamen değil ama , kısmen doğrudur. Hepsi olmasa da Lazio taraftarının ırkçı olduğu gerçektir, nitekim bir futbol kitabı; “Bütün Laziolular faşist değildir, ama bütün faşistler Laziolu’dur” der. Bu sadece mevcut sebeplerden biridir... Paylaşılamayanlardan biri de, ilginçtir ki Roma şehirinin kendisidir. İki kulüpte kendilerinin gerçek Roma’lı olduğunu iddaa ederler. İlk bakışta görünen, isim benzerliği avantajıyla AS Roma’nın haklı olduğudur, ama çok fazla bilinmemesiyle beraber “Lazio”, başkenti Roma olan İtalyan eyaletinin adıdır. Yani iki kulüpte aynı toprakların evladıdır. Buna rağmen “Roma’da misafirsiniz” pankartı iki takımında tribünlerinde yer alabilir...
Lazio, yaşça büyüktür Roma’dan. 1900 yılının Ocak ayında atletizm kulübü olarak olarak Dünya’ya gözlerini açar. Bir kavga da bundan dolayı kopar. Dedik ya rekabet unsuru çok fazladır... Lazio, doğal olarak Roma’dan daha eski bir kulüp olmakla övünürken, Roma, kendisinin ilk futbol kulübü olduğunu savunarak karşı atağa geçer. Bir ortamda Lazio ve Roma taraftarı iki kişiyi yanyana getirirsek konu mutlaka bu tarih olayına gelecektir. İlk kulüp olmak mı? ilk futbol kulübü olmak mı? Tartışması hiç sona ermez...
Dönelim tekrar Lazio’ya... Kulüp olimpiyatların doğum yeri Yunanistan’ın bayrağının renklerini alır açık mavi ve beyaz. Armasına sembol olarak Roma imparatorluğunun simgesi olan kartalı koyup, ismini de “Societa Sportiva( Spor kulübü) Lazio” olarak kullanmaya başlar. 1903 yılında ilk futbol maçlarını yaparlar... 1927 yılında ise yeni bir tartışma nedeni patlak verir. Faşist rejim, Roma’daki tüm kulüplerin birleşerek AS Roma’yı kurmasını ister. Buna tek direnen Lazio’dur daha sonraları en yılmaz destekçisi olacağı Mussolini Hükümetine başkaldırır ve birleşmez diğer kulüplerle. Diğer üç başkent kulübü birleşerek, Associazione Sportiva Roma adını alır ve kurulmuş olur 1927 yılında... Lazio’dan tam 27 yıl sonra...
AS Roma’yı oluşturan 3 kulüpten en büyük olanı Roman Fc 1903 yılında kurulmuş bir futbol takımıdır. Buna dayanarak AS Roma’yı ilk futbol takımı ilan eder taraftarları. Rengi sarı kırmızı, armasında ise mitolojik küçük kardeşler Remus ve Romulus’u emziren kurt bulunur...İlk maç 1927 yılında oynanır ve Roma’nın 1-0 galibiyetiyle sonuçlanır. Bu yıllarda iki kulüp arasındaki gerginlik sadece birleşmemiş olmaktan kaynaklanmaktadır. Lazio’nun birleşmeye yanaşmaması Mussolini’nin dikkatini çeker, ilk başlarda tepki gösterdiği kulübe daha sonraları sempati duymaya başlar ve destekler. Roma, bu sebepten dolayı bir çok alanda geri plana itilir. Lazio Mussolini desteği ile güçlü dönemler yaşamaktadır. İkinci dünya savaşı patlak verdiğinde Mussolini, Nazi Almanya’sı etkisinde kalan bir lider olarak savaşta Hitler’in yanında yer alır, doğal olarak Lazio’da... bu durum İtalya’da tepki toplarken, Nazi simgesi olan “SS” lakaplı tüm kulüpler bu takıyı isimlerinden atar. Tahmin edeceğimiz üzere biri hariç... “SS Lazio” her nekadar bugüne kadar inkar etse de, artık Societa Sportiva’nın yanında bir anlam daha taşımaktadır... Halkın Mussolini’ye, dolayısıyla Lazio’ya olan tepkisi Roma’yı ülkenin en çok taraftarına sahip ikinci kulübü haline getirmiştir. Dediğimiz gibi genel inanışın aksi olarak Roma, Lazio’nun ırkçı duruşuna tepkiyi bu yıllarda yaşadığı ayrıcalıklardan dolayı verir. İşçi sınıfının takımı olduğu için değil... Zaten asıl sebep siyasi çekişme olsaydı Lazio’nun ezeli rakibi Roma değil Livorno olurdu muhtemelen...
2. Dünya savaşının sona ermesiyle birlikte, devrik faşist rejimin gayrı resmi temsilcisi İtalyan futbolunun önemli kulüplerinden biri halini almaya başlar. Özellikle İtalya’da ki sağ görüşlü taraftar kitlesine hitap ederek ciddi bir kalabalık oluşturmayı başarırlar, Roma Olimpiyat stadında...
İtalya’da derbi Roma demektir.”Derbi Della Capitale” ülkenin tümünü etkiler . Her ne kadar diğer şehirlerde benzer rekabetler varsa da asla Roma’ya benzeyemez. Buna en güzel örnek bir İnter-Milan maçının olduğu gün iki takım tarfatarlarının birlikte kent merkezinde eğlenmesine şaşıran Türk misafirlerin sorusuna, Milan’lı ev sahibinin; “Burası Roma değil savaş ve kavga sadece orada olur” şeklinde cevap vermesidir...
Yıllar geçip rekabet iyice filizlenince, taşlar da yerine oturmaya başlar. Taraftarlar için, bir çok derbide kutsal sayılan rakip taraftarı yenebilme olgusu Roma’da geçerli değildir. Onlar tamamen sonuç odaklıdırlar. Takımlarının galibiyeti tribün galibiyeti olarak kabul edilir. Roma tribünleri dünyanın en eski tribün organizasyonlarından birine sahiptir. 1950’li yıllarda tohumları atılmış ve her ülkede bol miktarda taklitleri çıkmış olan “Ultras” 1973 yılında resmileşerek. “Commando Ultra Curva Sud” ismini alır, ama gönüllerde hep, yıllar önce TRT-2’de geceyarısı kısa bir bölümünü yakalama şansına eriştiğim, Roma taraftarının deplasman ve tribün hikayelerini anlatan “Ultras” filmindeki ismiyle kalır... Lazio ise daha az taraftara sahip olmanın dezavantajıyla çok daha geç organize olur. 1987 yılında kurulan “The İrrudicibili” eski tarz Lazio tribünlerini tamamen değiştirerek farklılık yaratır. İngilizce tezahüratlar ve ilginç temalı dev pankartlar, onların bir kaç yıl içinde Lazio tribününün tek hakimi olmalarını sağlamıştır... Klasik Lazio taraftarı gibi bu grup da ırkçılığı benimsemiş, ama bir adım öteye giderek Curva Nord’u Avrupa’nın kafatasçı tribün merkezi haline getirmişlerdir. Bu da Uefa’nın bütün dikkatini Olimpiyat stadının Kuzey tribününe toplamasını sağlar çünkü hemen her maçta, ceza verilebilecek bir reaksiyon gösterir mavi beyaz tribünler... Lazio’nun bir çok maçında, fikir paralelliği yaşadığı Modena, Verona gibi İtalyan kulüplerinin yanısıra Kızılyıldız, Olympiakos gibi sağ kökenli Avrupa kulüplerinin taraftarları misafir edilir. Tabii şehir içinde Lazio bayraklarını fazla kullanmayıp, Roma’nın hışmına uğramamak şartıyla... Nitekim Roma’lılar mavi renk konusunda çok hassastırlar...
Stadyum, düşmaların ortak kullandıkları ender alanlardan biridir. Ama ona da bir çözüm bulunur. Olimpiyat stadını tam ortadan ikiye bölerek kullanırlar. Basın tribününden bakıldığında sol taraf “Curva Nord” Lazio’nun dur. Roma taraftarı ise “Curva Sud” denilen mekanda yani sağ taraftaki tribünlerde ikamet eder. Maça gelinen yollar bile çok farklıdır. Bir Roma taraftarı maça giderken Lazio tribünlerinin olduğu, stadın kuzey bölümünü hiç görmez. Sanki farklı stadlarda oynuyormuşcasına kendi yollarından yürür kendi kapılarından geçer ve kendi tribünlerine çıkarlar. İrrudicibili lideri olimpiyat stadını şöyle tabir eder; “12 yıldır burada maç izleyip, Roma’lıların kullandığı kapıları ve yolları hiç görmemiş taraftarlar vardır”. İşte bu dahi nasıl bir tezatlık içinde olduklarını gösteren en önemli noktalardan biridir... Başkentin bu iki dev taraftarının nerden geldiği belli olmayan bir gücü ve baskısı vardır kulüpleri üzerinde. İngiliz spor gazetecilerinin ilgisini çeken bu durum, onları, başkentte taraftarlık üzerine bir belgesel çekmeye iter. Karşılaştıkları manzara karşısında adeta şok olurlar. İngiltere gibi futbolun bu kadar içinde olan ve holiganlığın anlamını çok iyi bilen bir ülke insanını dahi bu kadar şaşırtan olaylar, bizi asla şaşırtmayacaktır. Çünkü Türkiye’de olduğu gibi alaturka taraftarlık sonuna kadar yaşanır İtalya’da... Takımlarının mağlubiyetlerinden sonra takım kaptanıyla toplantı yapabilir taraftar liderleri ,ya da tepkilerini kulüp başkanına birebir iletebilirler karşılıklı birşeyler içerken... Taraftar sürekli olarak endüstriyel futboldan şikayetçi olur, ama endüstriyel taraftarlığı asla elden bırakmaz, kulüpten mütemadiyen maç bileti, deplasman için otobüs veya tren organizasyonu hatta nakit para talep edilir. Tribün liderleri lüks içinde yaşarlar Roma’da... İngiliz’ler ağızları açık dönerler adaya, hala cevap bulamadıkları bir sürü soruyla...
İki takımda da efsane olan oyuncular çoğu zaman tribünlerin, sahadaki aynası olanlardır ve sadece onlar taraftarın her şeyi olabilirler. Örneğin Roma’da en çok tutkuyla oynayan ateşli oyucular fetheder sarı kırmızı kalpleri. Bunun için birçok isim sayılabilir, fakat içlerinden biri vardır ki 80 yıllık Roma tarihinde hiç görülmemiş bir sevgiyi yansıtır, yeşil sahadan Curva Sud’a... O, Roma’nın “İl dino biondo” su (sarı ilah) “Francesco Totti”dir. Roma ve Totti birbirlerini, Love Story’nin italyancasını çekebilecek kadar çok sever. Sarı ilah futbol sahalarında Roma taraftarının saha içi temsilcisi gibi çalışır... Lazio’da ise durum çok daha farklıdır. Taraftarın gözüne girebilecek bir futbolcu olabilmek için öncelikle deri renginin beyaz olması gerekmektedir. Eğer bu kritere uyulmuyorsa Lazio formasını sırtına geçirmek bile mümkün olmayabilir. Daha kötüsü Olimpiyat stadının çimlerinde rakip futbolcu olmaktır siyah ten rengiyle... Bu durum tribünlerin 90 dakika boyunca maymun taklidi yapması, sahaya muz fırlatması ya da ağır sözler yazan pankartlar açmasına sebep olur. Fransız ünlü defans oyuncusu Lilian Thuram, Lazio’nun teklifini yalnızca bu sebep dolayısıyla geri çevirmiştir ve bunu açık yüreklilikle söylemiştir... Evet Lazio’lu ve efsane olmak sadece iyi futbolcu olmakla elde edilemeyecek bir unvandır. Bunun için siyasi görüşünüzün önemi çok büyüktür. Bundan dolayıdır ki Sinisa Mihajlovic çok sevilir İrriducibili tarafından. Sırp kasabı olarak anılan ve savaş suçlusu ilan edilen Sırp askeri lider “Arkan” öldüğünde, bu acıyı yaşayan Mihajlovic ve onun acısını paylaşan Curva Nord’dur. Tribünlerde başsağlığı pankartları açılır ve saygı duruşunda bulunulur. Mihajlovic tribünlere çağırılıp ayakta alkışlanır dakikalarca... Ama mavi beyazlı formaya en çok yakıştığı düşünülen kişi Lazio tribünlerinin sevgilisi, Paolo Di Canio’dur. Alınan her mağlubiyet sonrasında onun adı sayıklanır Lazio tribünlerinde, taraftar kulübü basar ve yöneticilerden, Di Canio gibi bir futbolcu almalarını ya da onun kendisini getirmelerini ister. Peki Di Canio neden bu kadar çok sevilir? Cevabı çok basittir; Lazio formasıyla, bir Livorno maçında attığı golden sonra, tribünlerin önünde sağ elini kaldırarak nazi selamı veren ve zaten golle çıldırmış olan İrriducibili’yi kendinden geçiren şahsiyettir. Ceza almasına rağmen defalarca tekrarlar aynı hareketi.... Benzer şekilde rakip zenci futbolcuları rencide eden, maç içindeki davranışları ve sürekli olarak verdiği ırkçı demeçlerle Avrupa futbolunun en hassas yarasına sağ elini sokuverir...
Lazio-Roma maçının olduğu günler Roma şehri daha bir hareketlidir. Polis alarmdadır çıkacak olaylar için... Çoğu zaman da verilen alarm boşa çıkmaz... 2001 yılında oynanan bir maçta, maçtan hemen önce Lazio’lu taraftarların bulunduğu Kuzey tribünün arkasındaki caddeye, henüz İrrudicibili oralarda iken 10-15 araçlık bir Roma konvoyu dalar. Çoğunun alkollü olduğu tahmin edilen bu şahıslar Roma’nın ikinci defa yanmasına neden olmak üzerelerken, polis imdata yetişir ve Roma’lı cesur arkadaşların hayatını kurtarır ama İrriducibili çıldırmıştır bir kere, liderlerinin bütün engellemelerine rağmen toplanıp stadın güney kısmına yürüyüşe geçerler. Yarı yolda karşılaştıkları polisle çatışıp bir kısmı polise teslim olarak stada geri döner. Maç öncesi saha içinde ortamı inceleyen Lazio başkanının oğlunun yanında tribün liderleri vardır. Ve rahatça gündüz yaşanan olayları aktarırılar kendisine. İşte bu bile İngilizlerin şaşırmakta ne kadar haklı olduğunun göstergesidir. Maç böyle bir gerginlik halinde başlamıştır. Fakat ilk 15 dakika gelen üç golle maç 3-0 olur Roma lehine... Bu durum zaten hali hazırda barut olan Lazio tribünlerini zincirlerinden kopartır. İlk başta Roma aleyhine sürekli bir tezahürat yaparlarken Romalılar’ın keyfini bozamadıklarını anlayınca polis hedef alınır. Henüz 20. dakikada İrrudicibili, stad dışında ve polisle çatışır vaziyettedir. Maç Roma’nın 5-1 üstünlüğü ile sona erer ve gece boyunca süren olaylar kulübün basılması Nesta’nın tartaklanması gibi nahoş hadiselerle devam eder...
Lazio-Roma maçının olduğu günler Roma şehri daha bir hareketlidir. Polis alarmdadır çıkacak olaylar için... Çoğu zaman da verilen alarm boşa çıkmaz... 2001 yılında oynanan bir maçta, maçtan hemen önce Lazio’lu taraftarların bulunduğu Kuzey tribünün arkasındaki caddeye, henüz İrrudicibili oralarda iken 10-15 araçlık bir Roma konvoyu dalar. Çoğunun alkollü olduğu tahmin edilen bu şahıslar Roma’nın ikinci defa yanmasına neden olmak üzerelerken, polis imdata yetişir ve Roma’lı cesur arkadaşların hayatını kurtarır ama İrriducibili çıldırmıştır bir kere, liderlerinin bütün engellemelerine rağmen toplanıp stadın güney kısmına yürüyüşe geçerler. Yarı yolda karşılaştıkları polisle çatışıp bir kısmı polise teslim olarak stada geri döner. Maç öncesi saha içinde ortamı inceleyen Lazio başkanının oğlunun yanında tribün liderleri vardır. Ve rahatça gündüz yaşanan olayları aktarırılar kendisine. İşte bu bile İngilizlerin şaşırmakta ne kadar haklı olduğunun göstergesidir. Maç böyle bir gerginlik halinde başlamıştır. Fakat ilk 15 dakika gelen üç golle maç 3-0 olur Roma lehine... Bu durum zaten hali hazırda barut olan Lazio tribünlerini zincirlerinden kopartır. İlk başta Roma aleyhine sürekli bir tezahürat yaparlarken Romalılar’ın keyfini bozamadıklarını anlayınca polis hedef alınır. Henüz 20. dakikada İrrudicibili, stad dışında ve polisle çatışır vaziyettedir. Maç Roma’nın 5-1 üstünlüğü ile sona erer ve gece boyunca süren olaylar kulübün basılması Nesta’nın tartaklanması gibi nahoş hadiselerle devam eder...
Benzer bir olay 2004 yılında roller değişilerek yaşanır. Maçın hemen 4. dakikasında meşaleler yanar, karşılıklı olarak tribünlere atılır. Bununla başlayan olaylar Roma taraftarının Lazio tribününe doğru atak yapmasıyla tepe noktasına ulaşır ve tribünler karışır. Bunun üzerine polisin, stad dışında bir Romalı genci arabayla ezip öldürdüğü haberi kulaktan kulağa yayılır ve polis, tepkilerin odak noktası haline gelir. Saha içindekiler olaylara daha fazla kayıtsız kalamaz ve hakemin direktifiyle maç durdurulur. Saha içi de bir anda gergin bir hal alır. Bütün bu olanların arasında Roma kaptanı Totti’nin yanında 3 kişi belirir ve hararetli bir şekilde bir şeyler konuşurlar, evet tahmin edeceğimiz gibi bu kişiler Ultras liderleridir ve Totti’ye maçın ertelenmesi için baskı yaparlar. Kaptanda hakemin yanına giderek bu isteği iletir. Hakem zaten Serie-A başkanının emriyle maçı tatil etmek üzeridir ve maç tatil olur. Fakat olaylar durmaz. Stad dışına çıkan Roma taraftarı etraftaki arabaları ateşe veririler. Roma yine alevli bir geceye ev sahipliği yapacaktır...
Kavga ve gürültü başkent derbisinden eksik olmaz. Her Akdeniz’li millette olduğu gibi Azzuri ülkesinde de insanların kanının kaynama noktası çok düşüktür ve bu yüzden başkentin yaramaz çacukları asla uslanmayacaktır. Yolunuz birgün Roma’ya düşerse Trevi çeşmesine para atın... Bu Roma’yı tekrar ziyaret edeceğiniz anlamına gelir ve size bir tane de dilek hakkı sunar. Ben olsam dileğimi, o tekrar geleceğim günün derbi günü olmasını isteyerek değerlendirirdim... Çünkü bu topraklar o kutsal günde en büyük futbol ibadethanelerinden biri haline geliyor...
Vay be... oldukça bilgilendirici bir yazı olmuş. Eline sağlık.
YanıtlaSil