Show must go on!

Blog'u ilk açtığım gün önceden yazmış olduğum bir anti-katalan yazıyı yayınlamıştım. O günden beri beni takip eden arkadaşlar, Barcelona düşmanı sanıyorlar beni ama değilim. O yazıyı okuyanlar çok daha iyi anlayacaktır ilgilendiğimiz, Barça'nın sadece futbolu, ya da şöyle söyliym Barça'yı sevmesem de futbolu severim!

Zaten sevmemek de mümkün değil bu aralar, Pep Guardiola inanılmaz bir takım yarattı, ve son zamanlarda "eski efsane futbolcunun teknik direktörlüğünden hayır gelmez" tezini en azından İspanya sınırlarında çürüttü. Darısı bizdekilerin başına diyip geçelim.

Açıkçası dün gece çok dirençli bir Bayern bekliyordum, sonuçta ciddi bir mağlubiyetten çıkan her büyük takım gibi bu denli önemli bir maça yüksek motivasyonla çıkacaklarını düşündüm, yanılmışım... Bir çok kişi eksiklerden dem vuracak eyvallah da, bu işin için de birazcık ruhsuzluk da var sanki. Zaten bunu Klinsmann'da farketmiş bence, sezon sonun her futbolcuya tek tek Bayern'e ne verdiklerini soracağım diyor. Pek tabii Van Buyten, Lucio ve Lahm gibi defansın %75'i eksik olunca biraz tedirginlik doğmuştu içimize. Fakat dün kadroda bu isimler olsaydı da Barça muhtemelen benzer bir farkı yakalayacaktı. Zira her zamankinden daha hızlı ve daha istekli başladılar maça. Ben bizim yerli hocaların yerinde olsam Barça'nın Mesii, Eto'o, İniesta ve Xavi ile ürettiği ara pas başlangıçlı akıl üstü pozisyonlarını defalarca izlettiririm topçularıma, ha yaparlar yapamazlar ayrı ama Avrupa'da nasıl futbol oynandığından haberleri olsun en azından, Şampiyonlar Ligi finali hayali kurarken!.

Yarı finalin adı bence belli oldu, daha önceleri ziyafet niyetine izlediğimiz Barcelona ve Chelsea bir kez daha eşleşiyorlar ama bu sefer güçler eskisi kadar dengeli değil!